"Aynen tiyatro perdesini çeken kablolar gibi her gülüşün bir açılış gecesi. Bir prömiyer"
Burada kahkaha attım :D
Tayyip Erdoğan cuma namazına gitti, cami kapısında demeç verdi, "Türkiye şahlanacak" dedi. Bilahare, Bayrampaşa parkının açılış törenine katıldı, çocukları gezdirmek için kiralanan "Cihan" isimli ata binmeye kalktı, Tayyip Erdoğan koyboylar tarafından mıhlanan apaçi gibi yere yapıştı. 20 yıl boyunca habire "şahlanacağız" demeye devam edecekti ama, Cihan'dan başka şahlanan görülmeyecekti.
Reklam
Kraliyet törenlerinin ve askerî törenlerin nezaketi sembolize eden karşılıklı gümbürtü alışverişlerinde, liman ve kale ritüellerinde, güneşin her doğuş ve batışının kaleler ve savaş gemileri tarafından selamlanmasında, limanların açılış ve kapanışlarında vs., kısacası uygar dünyada toplamda her yirmi dört saatte gereksiz yere yüz elli bin top atışının yapıldığı hesaplanmıştır. Bir top atışının altı franka mal olduğu düşünülürse, her gün dokuz yüz bin, her yıl yaklaşık üç yüz milyon frankın buhar olup uçtuğu söylenebilir. Bu sadece bir detay. Bu arada yoksullar açlıktan ölürler.
Sayfa 435 - İş BankasıKitabı okudu
Meclisin açılış töreni ve takip ettiği politika itibariyle bugünkü muhafazakâr çevrelerin neden 23 Nisan’a cephe aldığını anlamak zordur. TBMM cuma günü, cuma namazı sonrasında, dualarla açılmıştır.
Kitap açılış paragrafı.. Şimdiden aldı beni içine
Ben dün gece kendi isteğimle öldüm. Otuz beş yıl süren bir kabustan uyanmak için bunu yapmak zorundaydım ve yaptım. Pişman mıyım ? Belki, biraz... Yaşayan her insan kadar pişman ve ölen her insan kafar eksik işte...
Sayfa 9
Klasik müzik bende ereksiyon yaratıyor. Bunun bazı insanlar için çok iyi bir açılış cümlesi olmadığını biliyorum. Belki cümledeki "klasik" kelimesinin üstünü çizersek kulağa o kadar kötü gelmez.
Reklam
Sultan Ahmet Camii Açılışı
“10 Haziran 1616, Bütün İstanbul meydana akmış gibiydi. Cemaat mi camiiye hayran, camii mi cemaate, kestiremedi. Heybetli bir mabet ve ihtişamlı bir insan seli. Tarihin olumlu olumsuz bütün yüküne boyun eğen Ayasofya’nın hemen karşısında mücevher gibi parlayan bir eser. Türklük için millî bir kimlik, İslâm için bir payitaht mührü. Marmara’dan şehre gelen ecnebi gemileri artık Ayasofya’dan önce onun kubbelerini göreceklerdi. Altı minaresi ve kademe kademe ihtişamıyla şehre ziynet olacak. Bin sekizyüz yükten fazla akçe harcanmış bir güzellik. Sultan iç mekânda ille de çini istemiş. Sedefkâr Mehmed Ağa da çinileri ışığın çok iyi kullanılmasına imkân tanıyan mavi bir aydınlığa dönüştürmüştü. Beş yıl boyunca İznik ve Kütahya’nın bütün tezgâhları ve ustaları Sultan Ahmet’in Camiisi için çalışmış, bahar dalları gibi, lâlesi, sümbülü, narçiçeği ve akantuslarıyla harika eserler üretmişlerdi. İçinde ise ehl-i hıref teşkilatının Uşak’ta, Demirci’de, Gördes’te ve Bünyan’da dokuttuğu yüzlerce halı. Her biri altın tellerle süslenmiş ipek ve yün halılar. Salalar sonlanırken bir hareketlenme oldu. Evet, Sultan Ahmet Han hazretleri camiisinin açılış merasimine geliyordu. Yanında da devlet erkanı, vezirler, ağalar, âlimler, efendiler, mimarbaşı.. Namaz öncesi Sultan kısa bir konuşma yaptı, Aziz Mahmud Hüdayî hazretleri duada bulundu ve camiinin bütün kapıları aynı anda açıldı. Cuma namazı ihtişamla kılındı. Allah yedi senede Sultanı mürüvvetine erdirmişti…”
Sayfa 243Kitabı okudu
İlhan’ın hayatını değiştiren üçüncü yolculuk 1950’li yıllarda gerçekleşti. O yıllarda sosyalizmin büyük şairi Nazım Hikmet cezaevinde açlık grevine girmişti. Basında çokça yer bulan bu eylem yurt içi ve yurt dışında büyük yankı uyandırıyordu. Binlerce imza toplanıyor, dışarda da açlık grevleri yapılıyordu. Bu gibi eylemlerle kamuoyu yaratarak Nazım’ı kurtarmak için herkes seferber oluyor yani. İlhan da bunlardan biriydi. Nazım’a büyük bir hayranlık duyan İlhan, fakültedeki arkadaşları ile kafa kafaya verip bir ateşte yurtdışında yakmak istedi. İlkin aklında İsveç vardı. Ne de olsa İsveç dünya savaşına katılmamıştı, daha derli topluydu, ancak bu seçenek kısa sürede iptal edildi. İkinci seçenek ise Fransa’ydı. İlhan birkaç arkadaşıyla beraber yola çıkıp Marsilya üzerinden Paris’e gitti. Cebinde 100 lirası ya var ya yoktu. Çeşitli bağlantılar kurarak bazı yazar, şair ve sanatçılarla Nazım’ın durumunu görüştü ve açlık grevine bir seste Paris’ten çıkması için bir etkinlik düzenlendi. Etkinliğin sunucusu Dadanizm’in kurucularından Tristan Tzara’ydı. Tzara sahnede açılış konuşmasını yaptıktan sonra programda belirtilen kişileri sahneye çağırıyor, onlar da bu konuşmalarını yapıp şiirlerini okuyorlardı. Etkinlikte Nazım’ın da şiirleri okunacaktı. Bu görevi İlhan üstlenmişti. Ancak Tzara sıra İlhan’a gelince onun adını unutuverdi, sahnede kekeleyip kaldı, neden sonra Ahmet Baltaci diye anons etti. İlhan kibarlığı elden bırakmadan çıkıp şiir okudu. Etkinlik çok kalabalık olmasa da basında kendine yer buldu.
The flush which still lingered above the pines in the western sky was not more bright nor delicate than the bloom on her cheek; nor was the opening day more cheering than the animated smile which she bestowed on the youth, as he assisted her into the saddle. ¢-- ⋆ Batıdaki gökyüzündeki çamların üzerinde hâlâ asılı olan kızarıklık, yanaklarındaki çiçekten daha parlak ve narin değildi; ne de açılış günü, genç kızın eyere binmesine yardım ederken ona bahşettiği canlı gülümsemeden daha neşeli değildi.
Hayat: iki nefes arasına sığınış Ölüm: hem bir kapanış hem de bir açılış
Sayfa 224Kitabı okudu
1,000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.