alın teri
— Eskiden sen de benim gibi meteliksizin biriydin, dedim, kaybedecek neyin vardı? Çok ısrar etti. Kalktım gittim. Büyük bir handa beş altı odalı yazıhane tutmuş. Kapısının üzerinde «Alın teri -ithalât, ihracat, komisyon işleri» yazılı. Beni çok iyi karşıladı. Arabasına bindik, öğle yemeğini yedik. Başka bir ticarethanesi daha varmış. Onun da adı
Nesin yayınlarıKitabı okuyor
‘Burada ne yazıyor biliyor musun? Bak, bütün bu kitapta ne yazıyor? Bu adamı öldürmüşler! Oğuz Atay’ ın beyninde tümör çıkmış ya? Sonra da gencecik yaşta ölüp gitmiş. İşte, o tümör denilen bok her neyse, bu söylediğin bütün herifler o tümör! Adam üzüntüden ölmüş! Anlamıyor musun hala? Bak, yazıyor burada! Öyle kalkıp küfür felan da etmemişler. Ne yapmışlar biliyor musun? Hiç! Hiçbir şey yapmamışlar! Böyle, sanki önlerinden köpek geçmiş gibi, dönüpte bakmamışlar bile! Onun için ölmüş bu adam. Kimse dönüp de bakmadı, diye. Yapılır mı lan bu? Sen söyle! Vicdanı olan bunu yapar mı, a.. koyayım! Göz göre göre gitmiş adam!’
Reklam
BEYAZ LÂLE Hudutta bozulan ordu iki günden beri Serez’den geçiyordu. Hava serin ve güzeldi. Ilık bir sonbahar güneşi, boş, çimensiz tarlaları, üzerinde henüz taze ve korkak izler duran geniş yolları parlatıyordu. Bu gelenler, gidenlere hiç benzemiyorlardı. Bunlar adeta ürkütülmüş bir hayvan sürüsüydü. Hepsinin tıraşları uzamış, yüzleri pis ve
Bu adamı öldürmüşler! Oğuz Atay'ın beyninde tümör çıkmış ya? Sonra da gencecik yaşta ölüp gitmiş. İşte, o tümör denilen bok her neyse, bu söylediğin bütün herifler o tümör! Adam üzüntüden ölmüş! Anlamıyor musun hâlâ? Bak, yazıyor burada! Öyle kalkıp küfür falan da etmemişler. Ne yapmışlar, biliyor musun? Hiç! Hiçbir şey yapmamışlar! Böyle, sanki önlerinden köpek geçmiş gibi, dönüp de bakmamışlar bile! Onun için ölmüş bu adam. Kimse dönüp de bakmadı, diye. Yapılır mı lan bu? Sen söyle! Vicdanı olan bunu yapar mı, amına koyayım! Göz göre göre gitmiş adam!"
Sayfa 276Kitabı okudu
Kadın mutfağa ya da yatak odasına hapsediliyor, sonra da ufkunun darlığına şaşılıyor. Kanatları kesiliyor, sonra da uçamaması içler acısı bulunuyor. … Amerikalılar dünyada kör talih diye bir şeyin var olduğunu ve talihsizliğin mutlaka bir suç olmadığını kabul etseler, onlar için bir çok şey değişirdi. … Neden diğer adam değil de o? Bu tuhaftır. Sırf on dokuz yaşındayken tanıştığın kişi olduğu için kendini bir adamla ömür boyu birlikteyken buluyorsun. … Tamamıyla kadınlara ait bir dil yaratma fikri bana göre oldukça çılgınca. Ordada sadece kadınlara ait matematik veya kadınların bilimi diye bir şey yok. … Gözümüze en seçkin görünen, deha adıyla onurlandırılan bireyler, tüm insanlığın kaderini kendi kişisel varoluşlaryla canlandırmayı teklif edenlerdir. … Rahatsız edici olan, edebiyat üretmeyi deneyen herkesin, örneğin bile egemen sınıfın normları içerisinde yazıyor gibi görünmesidir. Proleter yazarların bile, egemen içerisinde yazıyor gibi görünmesidir.
Sayfa 37 - Zeplin Kitap
Esirlerin salıverilmesinden sonra Tiflis'te çıkan Kafkas adlı ga­zetede, avulda geçirdikleri esaret günlerinin hikayesi yayınlan­dı. Gazetenin yazdığına göre "ilk akşam, tanışmayla geçti." Bu denli dehşet verici bir akşamı, sosyal kaynaşma çağrışımı yapan bir ifadeyle tarif etmeleri ilginç. Fakat Şamil, daha ilk günden esirlere
Reklam
Baryatinski, 1847 yılında Şamil'e bir dizi başarılı saldırı düzen­ledi. 1848'de Gergebil'i ele geçirdikten sonra tuğgeneral olarak Çar'ın maiyetine alındı. Saray, Baryatinski'nin geri dönmesini istemişti. "Canlı bir saray mensubu, ölü bir generalden iyidir" diyorlardı. Prens'e münasip bir eş aramaya
Baryatinski, 1847 yılında Şamil'e bir dizi başarılı saldırı düzen­ledi. 1848'de Gergebil'i ele geçirdikten sonra tuğgeneral olarak Çar'ın maiyetine alındı. Saray, Baryatinski'nin geri dönmesini istemişti. "Canlı bir saray mensubu, ölü bir generalden iyidir" diyorlardı. Prens'e münasip bir eş aramaya
Baryatinski, 1847 yılında Şamil'e bir dizi başarılı saldırı düzen­ledi. 1848'de Gergebil'i ele geçirdikten sonra tuğgeneral olarak Çar'ın maiyetine alındı. Saray, Baryatinski'nin geri dönmesini istemişti. "Canlı bir saray mensubu, ölü bir generalden iyidir" diyorlardı. Prens'e münasip bir eş aramaya
1830-1850 yılları arasında çok sayıda dikkate değer şahsiyet Kaf­kasya'da boy gösterdi. Bu adamlardan bazıları, tarih sahnesinden silinmeden önce oldukça büyük roller oynadı. Bazıları, tarihin arka odasında hiç gelmeyecek sırasını bekledi. Bazıları, uçsuz bu­caksız bozkırı aşıp göğe doğru yükselen dağların gölgesinde bir­kaç saat geçirdi ve
Reklam
Aleksandr Bestujev, günümüzde Dumas gibi az okunuyor ama yaşadığı dönemde Marlinskiy müstear adıyla yazdığı renkli Kafkas hikayeleri büyük rağbet görüyordu. Bestujev ve kardeşi, kendi kuşakları ve çevrelerinden birçok kişi gibi Dekabrist Ayaklanması'na katılmıştı. Kardeşi asılarak idam edilmiş ancak kendi canı bağışlanmıştı. Ceza olarak
Şamil, saldırmayı bildiği gibi geri çekilmeyi de biliyor ve kendine güvenini kaybetmiyordu. Geri çekilme emri vermesi, aşiretlerin gözündeki itibarına gölge düşürmüyordu. Savaşta böyle iniş­li çıkışlı durumlar olurdu. Rusların safına geçip sonra yeniden Şamil'e katılan aşiret mensuplarına, dönek gözüyle bakılmazdı. Böyle birçok durumda
Şamil, bölgeye ilk temsilcisini 1843 yılında göndermişti. 1850 yılında daha güçlü bir ismi, Naip Muhammed Emin'i görevlen­dirdi. Bu kurnaz adam, aşiretleri birbirine düşürdü. Korkunç bir şiddetle hükmeden Muhammed Emin, bir yandan düzeni sağla­ma kisvesi altında katliamlara girişiyor, diğer yandan aldığı rüş­vetlerle cebini dolduruyordu. En
Stendhal 1842. Sandık. Kocaman bir sandık, ucuz bir kargo İtalya'yı dolanarak Civitavecchia'dan Fransa'ya gönderiliyor. Bu sandık Stendhal'in vasiyetinden yükümlü kuzeni Romain Colomb'a götürülüyor. Colomb ölüye duyduğu saygıdan (yoksa gazetelerin sadece altı satırla ölüm haberini verdiği bu ölü adamla başka kim ilgilenirdi ki!) bu garip kişinin tüm eserlerini yayımlamak istiyor. Colomb sandığı açtırıyor aman Tanrım, ne çok kâğıt, nasıl da karmaşık şifrelerle ve sembollerle yazılmış, can sıkıntısından yazıp durmuş bir insanın karmaşası. Birkaç rahat ve okunaklı yazılmış çalışmayı içinden çıkarıp kopya ediyor, ondan sonra bu vefalı adam da yoruluyor. Lucien Leuwen adlı romanın üzerine, Rien à faire (Bunda yapacak bir şey yok) diye yazıyor, Henri Brulard başlıklı otobiyografiyi de işe yaramaz diye bir kenara koyuyor ve hepsi orada onyıllarca kalıyor. Bütün bu fatras, bu işe yaramaz karmaşıklık ve kâğıt yığınıyla ne yapabilirdi Colomb, hepsini tekrar sandığa koyup Stendhal'in gençlik arkadaşı Crozet'ye yollar. Crozet sandığı en son kalacağı yer olan Grenoble kütüphanesine yollar. Orada hepsi, eski kütüphane geleneğine göre her sayfa etiketlenip numaralandırılır: Requiescant in pace! (Huzur içinde yatsın!) Altmış büyük cilt, hayatı boyunca yazmış olduğu eserler ve yarattığı yaşamlar devlet eliyle resmi olarak bir sandığa kapatılır ve işte orada, kitap mezarlığında rahatsız edilmeden, üzerleri tozla kaplanıncaya kadar kalırlar. Çünkü kırk yıl süresince hiç kimse bu uyuyan ciltlere dokunup parmaklarını kirletmeyi aklından bile geçirmeyecektir.
Sayfa 176 - İş Bankası Modern Klasikler DizisiKitabı okudu
333 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.