Benim yaşadıklarımı bir yaşasanız sabretmenin ne kadar zor olduğunu anlarsınız. Buranın sessiz bir yer olduğunu biliyorum, gelgelelim ben bir müzik okyanusu içindeyim.
Her zaman olmasa da bazen bir insanın hayatı organik bir rahatsızlıkla kesişip dönüşüme uğrayabilir bu durumda söz konusu insanın hikayesi fizyolojik veya nörolojik bir ilişkiyi gerekli kılar.
Kendimizi sinirsel işlevlerimiz veya sinir sistemimizdeki değişikliklerden ziyade oldukça karmaşık insani ve etik hususların belirlediği bir çerçevede değerlendirip haklı olarak "özgür" sayıyoruz.
Bildikleriniz, deneyimleriniz, ailenizin imgeleri, biriktirdiğiniz bilgiler, topladığınız her şey. Bu geçmiştir ve zihin, beyin ona köledir. Bu yüzden de yarın olabilecekten, bilinmeyenden, ölümden korkar.
İnsan zihninin kendisini şartlandırmalardan kurtarmasının mümkün olmadığını söylemeyin. Mümkün veya değil dediğinizde kendinizi zaten engellemiş, keşfetmekten alıkoymuş olursunuz.
Sonsuzluk kavramını anlamaya çalışırken, matematikçi David Hilbert gözlerinin önünde, hepsi de dolu olan sonsuz sayıda odası bulunan bir otel canlandırırmış. Sonra da, yeni bir müşterinin gelip oda istediğini hayal edermiş. “Elbette efendim” dermiş resepsiyoncu sonra da kalkıp birinci odadaki müşteriyi ikinciye, ikincidekini üçüncüye, üçüncüdekini dördüncüye ve böylece sonsuza kadar müşterileri bir ötekine yerleştirir ve sonunda da yeni müşteri için boş bir oda bulmuş olurmuş.
Einstein, nadiren sözcüklerle düşündüğünü söyler. Kavramlar, onun kafasında şekiller olarak canlanır ve ancak ondan sonradır ki bunları sözcüklere ya da formüllere dönüştürürmüş.