Siz, ne bir kadını, ne süt emen bir çocuğu, ne yaşlanmış bir pir-i faniyi öldürecek; ne bir ağaç yakacak veya kesecek, ne de bir ev yıkacaksınız!
Vakıdi, 757-758
Bir ağaç ne kadar ulu, ne kadar güçlü, ne kadar sağlam olursa olsun, onu toprağından çıkaracak olursanız kurur. Bizi toprağımızdan çıkardılar, biz kuruyacağız.
17 yaş şiiri
Kuş uçmaz, kervan geçmez bir yerdesin.
Su olsan kimse içmez,
Yol olsan kimse geçmez,
Elin adamı ne anlar senden?
Çıkarsın bir dağ başına,
Bir ağaç bulursun Tellersin
pullarsın Gelin eylersin.
Bir de bulutları görürsün,
bir de bulutları görürsün,
bir de bulutları görürsün.
Köpürmüş gelen bulutları.
Başka ne gelir elden?
Çın çın ötüyor yüreğimin kökünde
şu dünyanın ıssızlığı.
Tanrı kimsenin başına vermesin
. . .
ŞİİR-MİİR
K/aralamalar
(Not: Mükerrer kayıtlar, sâir hata ve düzenlemeler bir ara yapılacaktır inşallah, diyelim... Bu hususta okurlardan özür dileriz...)
Anlat her şeyi çocuklarına, nasıl bir dünyaya doğduklarını bilsinler.
Sürü olmakla ağaç olmak arkasındaki farktan bahset onlara.
Güdülmekle hür olmak arkasındaki farktan.
İnsanın aslen neyin parçası olduğundan.…
Sistemin devamlılığını sağlayan ne varsa, hiçbirine
itaat etmesinler, hepsine itiraz etsinler.
Soylarının kaderlerini yenilemesinler.
Öyle sorulmaz sorular sormayı öğret ki onlara,
öyle şüpheci olsunlar ki…
onlar sordukça, onlar şüphelendikçe sınırların aşılmazlıkları ortadan kalksın.
Irkların birbirine düşmanlığı anlamsızlaşsın.
Dinlerin hoşgörüsüzlüğü yerin dibine batsın.
İktidarların hırsları ellerinde patlasın.
Uzunca bir yazı olacak. Vakit ayırırsanız sevinirim.
***
"Ey iman edenler, eğer siz Allah'a (Allah adına İslam'a ve Müslümanlara) yardım ederseniz, O da size yardım eder ve sizin ayaklarınızı sağlamlaştırır." (Muhammed, 47/7)
***
“Türkiye Radyoları Eskişehir muhabirinin bildirdiğine göre, tıp tarihinde ender görülen
Defalarca başlayıp, bir kuyuya sarkıtır gibi elimi, gecemi kendisine yoldaş eyleyip ve dahi kendisini göğsüme bir karanfil gibi iliştirip okudum, okudum, okudum. İlk kez ne zaman başlamıştım okumaya hatırlamıyorum. Zaten öyledir bende, şiir kitapları ilk önce hevesle alınır. Heyecanla bağra basılır, sonra usul usul karıştırılır - bir parça utangaç-, sonra bilirim ki bir başlarsam artık bir şiirin beni sürükleyeceği o anlam dünyasında gemim türlü mevsimler görecek ve zaman zaman dalgalar güvertemi aşındıracak, limanda dururum sıkı sıkı. Fakat ben denize müptela, yeşile vurgunum. Şu hayatta her ne geldiyse başıma yeşil ve maviden geldi. İşte bundandır ki şiirden kaçarım. Sonra koşarım şiire, dudaklarım kuru, gözlerim başka şey görmez olmuş, sığınırım ağaç kokulu sayfalara. Her yaprağını göğsüme bastırırım. Edebiyatı şairlere bırakıp, acemi kelimelerimi perde gibi sıyıracak olursam bir kenara, Profil Yayınları'nın şiir kitaplarını uzun yıllardır takip ediyorum. Beni hayal kırıklığına çok az uğratmıştır. Aksine aradığım o gerçeklikten uzak ama mısralara kalan kavuşmaları cömertçe ve zarifçe vermiştir. Said Yavuz, şair kelimesini soytarıların yüzüne şırrak diye atardı belki ama adam zarif, sanıyorum yapsa yapsa bir gül yaprağını dokundurur gibi verir tepkisini. Kitabı çok beğendim. Birkaç şiir çok hitap etmedi puanı onlardan kırdım. Lakin okunduğunda sol oyukta karanfiller ateşe durursa, bilin ki bu kitap bir nişan bırakacak size de. Keyifli, bereketli okumalarınız olsun.
"Sen şefaat hakkı ver Rabbim cümle aşığa
Sahipsiz dolaştırma cennette yalnız başına"