(Ah Bir Ataş Ver Türküsünün Hikayesi)
youtu.be/cPbUhX63ODI
Çanakkale Boğazı... Naraburnu açıkları...
4 Nisan 1953... Saat 02:15
Jülide Gülizar anlatıyor:
"Uzun ve yorgun bir seferden dönen Dumlupınar denizaltısı, Naraburnu açıklarında, İsveç bandralı Nabold şilebiyle çarpıştı...
Sessiz, soğuk ve karanlıktı gece...
Dumlupınar başından aldığı şiddetli darbeyle birkaç saniye içinde sulara gömüldü...
Gemideki 81 kişilik mürettebattan sağ kalan 22 kişi, geminin arka bölümündeki torpido dariresine sığındı. Mahsur kalanların su yüzüne fırlattıkları telefon şamadırasıyla denizaltıyla temas kuruldu... Sağ kalan 22 kişiyi kurtarmak için herkes seferber oldu... Bu arada oksijeni idareli kullanmaları için aşağıdakilere gerekmedikçe konuşmamları, şarkı-türkü söylememeleri, sigara içmememleri söylendi... Ancak, saatler süren kurtarma çalışmalarının sonunda, umutların tükendiği anda, karanlıkta bekleyen 22 kişiye her şey yine aynı sözcüklerle anlatıldı:
"Konuşabilirler, türkü söyleyebilirler, hatta cigara bile içebilirlerdi..."
Şamandradaki telefon hattının öbür ucundan tüm Türkiye, denizaltıda tevekkülle ölüme yatmanın hüzünlü ama başı dik türküsünü dinledi..
Kahreden olay 4 Nisan 1953 yılında yaşanmıştı. Çanakkale Boğazı açıklarında Lara burnu açıklarında Türk donanmasına ait Dumlupınar denizaltısı, uzun ve yorucu bir görevden sonra donanmasıyla birlikte istirahata çekilmek üzere limana yanaşıyordu.
Hava şartları çok kötüydü, sis vardı, yağmur vardı... İstirahati hayal eden donanma limana yaklaşırken