Medeni, kültürlü bir erkeğin cinsi cazibe önünde böylesine oyuncak oluşuna da ne yazık! O zaman medeniyete ne lüzum vardı; bırakılsaydı da herkes herkesle canı çektiği gibi çiftleşseydi ve ben de isteklerimi hayvani bir şekilde gidererek böyle aşağılanmasaydım?.. Ah tekrardan içine atıldığım itimatsızlığın o kapkara uçurumu, şüphenin zifiri hakimiyeti, bu dünyaya sevilmek ve sevmek ihtiyacıyla salıverilen ben; neden bu yalan hayal, yıllardır kaplamıştı rüyalarımı? Nasıl oldu da bir kadınla bir erkek arasında temiz ve ebedi bir aşkın mevcut olduğuna inandık biz?
Hem de benim sevilecek neyim vardı ki: güzel değilim öyle, varlıklı da değildim, soydan soptan bir üstünlüğüm de yoktu, sana bir ilgi de göstermemiştim, ne bulduydun bende, neden bir dengini bulmadıydın ha? Ah!
296 - Ben bu kitaba tuhaf bir erkeğin hikayesi demezdim. Tuhaf bir erkeği anlatma vaadinde bulunan tuhaf bir kadının hikayesi derdim. Leyla Erbil bu son kitabında kendi üslubuyla, kendine özgü tekniğiyle: o şiir biçimindeymiş gibi görünen ama aslında düzyazı metni içeren tekniğiyle bize bir hikaye anlatmış. Anlatım tekniğinin “tuhaflığından”