"Öyle bir şehir düşünün ki ister on beş gün için ister bir ömür kalmak için gelin hiç fark etmez, sizde öyle bir his yaratsın ki sanki hep oranın insanıymışsınız da sadece bir yere kadar gidip geri dönmüşsünüz. Sokaklardaki insanlar tanıdık; yağmuru, güneşi bildik, her ağacının altına gölgenizi bırakmışsınız da güneş batana kadar yine o ağacın altında yerinizi alacakmışsınız gibi. Antalya böyle bir şehir işte, siz onu sevmeye başlamadan o sizi sevmeye başlamıştır bile."
Sayfa 12 - Kepez Belediyesi Kültür YayınlarıKitabı okuyor
insanlar çalışırken ne kadar mesut oluyorlar! yaratmanın hızı, onları içlerinde kavrayıp kurduğu zaman bu ölüm makinesi ne kadar güzel, ne kadar temiz bir âhenkle işliyor! sonra her şey nasıl sevimli, cana yakın oluyor. hiçbir şey kendi alın teri kadar bir insanı tatmin edemez. çalışan insan kendi varlığında hüküm süren bir âhengi bütün kainata nakleder. hayatın biricik nizamı bu âhengin kendisi olmalıdır. böyle olunca her şey değişir, peşinde koştuğumuz muvazeneyi buluruz.
Hemen herkesin yalnız kendisinin anlatabileceği bir hikâyesi vardı. Hemen herkes birkaç kişiye ağlıyor ve âkıbetini hâlâ bilmediği bir sevdiğini bekliyordu.
Mustafa Kemal ve arkadaşlarını Anadolu yollarında dolaştıran, bin bir güçlükle güreştiren yapıcı ve yaratıcı ağrı, Malazgirt'in ve büyük fethin başladığı işi asırlar boyunca devam ettirecek ve nasıl Sinan ile Nedim'i, Yunus ile Itri'yi muzaffer rüyalara borçlu isek, gelecek çağların şerefini yapacak olan isim ve eserleri de İnönü'nde, Sakarya ve Dumlupınar'da harita başında geçen uykusuz gecelere ve bu gecelerin ağır yükünü kemik ve kanı pahasına taşıyan isimsiz şehit ve gazilere borçluyuz.
"Yahya Kemal'in üzerimdeki asıl tesiri şiirlerindeki mükemmeliyet fikri ile dil güzelliğidir. Dilin kapısını bize o açtı.
Millet ve tarih hakkındaki fikirlerimizde bu büyük adanın mutlak denecek tesiri vardır."