Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Aşk hava gibiydi. Okyanus gibiydi. Güneş gibiydi. Yazın bir ağacın yaprakları gibiydi. Kurak topraklara yağan yağmur gibiydi. Bir derenin çağlayan sularının yumuşacık sesi gibiydi. Fırtınada kıyıyı döven dalgaların sesi gibiydi. Aşk bütün savaşlarımızın nedeniydi. Aşk, uğruna yaşadığımız ve öldüğümüzdü. Aşk uyurken rüyasını gördüğümüzdü. Aşk günü karşılamak için uyandığımızda içimize çekmek istediğimiz havaydı. Aşk seni karanlıktan çıkarsın diye taşıdığın meşaleydi. Aşk insanı sürgünden alıp Aidiyet adında bir ülkeye götürüyordu.
“Bir kez buraya geldiğinizde, burada kalmak ve o büyük aidiyet tiyatrosunda bir rol oynamak için her şeyi ya da hemen hemen her şeyi vermeye hazır oluyorsunuz."
Sayfa 8 - Siren KitapKitabı okuyor
Reklam
Ev hissimiz öylesine hızla zayıfladı ki artık aidiyet ihtiyacımızı karşılamıyor. O yüzden evimizdeyken bile ev özlemi çekiyoruz
Sayfa 102Kitabı okudu
Zamanın darlığı mıdır,bellisiz uzunluğu mu? Yoksa var olmanın kendini hiçbir yere oturtamaması mıdır? Aidiyet arayışımız sonucunda kimimizde insandan,eşyadan,mekandan ve bir evden dahi kopuk yabanıl hissiyatı yaratan mıdır bu ıstırap?
Sayfa 137
Aidiyet
Bir doygunluk ve huzur vardı içimde.Bir süre sonra Jiazhen'a ve çocuklara sarıldım."Yuvamdayım", dedim kendime defalarca.
Ödipal bağ
Ödipal çatışmayı sağlıklı çözümlemeyen erkekler yakın ilişkilerinde, cinsel sorunlarını yanı sıra evlilik sorunları da yaşarlar. Yani bu kişiler kendilerini bağımsızlaştıramazlar veya eşlerine karşı aidat duygusu oluşturamazlar. Aidiyet duygusunu erkek annesinde bulur ve eşini kabullenmekte zorlanabilir.
Reklam
Canım yaşlılar, canımcımlarrr♡
Yaşlı insanın biriktirdikleri kıymetsiz gösteriliyor. Burada modernliğin o bildik eski masalıyla karşılaşıyoruz, insana sürgit bir yurtsuzluk duygusu olarak yansıyan köksüzlük, bir ev ve aidiyet eksikliği. Yaşlıyı toplumdan kovanlar, onun hikâyelerini de kovuyor. Yeni nesillere bir önceki neslin hikâyeleri yerine sinema stüdyolarında veya dizi film setlerinde çekilen yeni hikâyeler takdim ediliyor. Nesiller arasındaki süreklilik duygusu aşınıyor.
Coğrafyaya, mekâna dair bir bağlanma, bir aidiyet duygusu yok bende.
Her problem mutlaka, o an çözülecek diye bir şart yoktur. Zamana bırakıldığında bazen kendiliğinden bile çözülebilir. Her problemin bir çözülme zamanı vardır çünkü. Sihirli bir anahtar gibi... Bazen problemi erken çözmeye çalışmak ham meyveyi yemek gibidir.
Reklam
Dünyadaki hiçbir şey aidiyet hissini sorgulatmaz..
Sophie
Bugün itibariyle kitapyurdu.com'da okuyucularla buluştu. SOPHİE Dünyanın birçok ülkesinde. Avrupalı bir annenin sürdüğü pusette Uzakdoğulu bir çocuk görmek, adı Louis olan bir Hintli, Sri Lankalı bir çocuk, Richard ismiyle çağrılan bir Çinli… Fakat bu manzaralar kafasına bir türlü oturmuyordu. Bir Çinliye Richard ismi yakışmıyor gibi hissediyordu. Ne bileyim, onun ismi bu olmamalı, ona Wang denmeliydi, belki Zhang, Chen, Huang… Perulu bir çocuğa Gomez, Fernandez, Hintli bir kız çocuğuna Krisha, Arshia, Banhi ismi daha çok yakışıyordu. Belki de isimlere dair zihinsel şemalar kişinin etnik kökeni ile eşleşerek oluştuğu için bu eşleştirmeye uymayan bir ismi zihinsel algı kabul etmek istemiyordu. Bir gerçek var ki ne kadar zorlansa da, telaffuz da edilse, zihin asıl olması gereken isim şemalarına uyan ve yakışan isimleri çağırıyordu. Abdülkadir Bilgili'nin kaleminden çıkan, benzersiz bir kimlik ve köken arayışını ele alan derinlemesine bir roman. Kitap, doğduğu andan itibaren farklı kültürler arasında sıkışıp kalmış bir kız çocuğunun, kimliğini ve köklerini arama sürecini anlatıyor. Sophie, biyolojik ve manevi aileleri arasında bölünmüş, her iki dünyada da kendine bir yer bulmaya çalışırken, kimlik, aile ve aidiyet kavramlarını sorguluyor. Roman, Sophie'nin hem Afrika köklerine uzanan yolculuğunu hem de Batı toplumundaki yerini bulma çabasını eş zamanlı olarak ele alıyor.
Sayfa 100Kitabı okudu
Dünyadaki hiçbir şey aidiyet hissini sorgulatmaz.
İslam coğrafyasına bakışta "aidiyet hissi" çok hayatidir.
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.