yelkovan ile akrep gayri meşru sevişiyor, arsız zamanla. illegal inlemeler vuruyor camına odamın. bir kadeh hüzün dölleniyor acılarımda, ne garip bir duygu şu seni özlemek, her saniyesine ömürlük can kırıkları kurban ediyorum. neresinden tutsam, elimde kalıyor.
Sidretu'l müntehâ. Son uçtaki ağaç. Gölgesi sükût, meyvesi sükût, gövdesi sükût, kökleri sükût. Sükût, ben'imiz ile kendimiz arasındaki kontrol edemediğimiz sınır çizgimiz. Sükût kimsesizliğimiz ile yalnızlığımız arasındaki simetri. Sükût mâverâya geçiş vizemiz. Sükût son uçtaki ağaca son bakışımız. Bir ağacın gölgesinde başlamıştı firkat hikâyesi. Hicab duygusunun sükût ile tamam olduğu bir varlık gölgesini, bir varlık perdesini okuduk son bakışımızda. Hüküm cümlesinin sonundaki nokta, insanın sırtına dağların yüklenmekten çekindiği ağırlığı yükledi. Bir noktanın ne kadar ağır olabileceğini bir ağacın gölgesinde öğrendik. Hangi gölgede bulabilirdik, bir gölgenin ait olduğu varlıktan koparken hissettirdiği acıyı. İnsan gölgesini yasak ağacın dibinde bırakarak ayrıldı cennetten bir daha dönmek üzere. Son uçtaki ağacın gölgesinde kelimeler arasındaki muvakkat sükûtu öğrendik. "Sübhaneke la ilmelena, illa mâ allemtena" sırrına âşîna olduk meleklerin sükût ile vardıkları secde yerinde. İki dudak arasında cenin pozisyonunda bekleyen sükûtu öğrendik güç zamanlarımızda. Akrep ile yelkovan arasında sıkışan sükûtu takip ettik ânın kozasında itikâfa girerken. Son uçtaki ağaca bilet alabilmek için kaç dirhem sükût bedel ödedik... Sükût, kendimiz ile ben'imiz arasındaki sidretü'l münteha, tam içimizde, bizi ikiye bölüyor. Sükût cennetten çıktığımız yer, sükût cennete döneceğimiz yer.
Reklam
Biz ne zaman içsek, Sabah akar meycinin cebine Günde kaç kez öpüşür ki akrep ile yelkovan
Yılmaz Erdoğan
Yılmaz Erdoğan
Birçok arkadaşın dediği gibi insan eski yaşamını özlüyor. Şikâyet ettiğim ne varsa hepsi o kadar sevimli görünüyor ki şu an... İnsan bilemiyor sağlıklı ve huzurlu anının, güvende hissettiği zamanın kıymetini. Odamı, kitaplarımı, çay içtiğim bardağı, suladığımız çiçeklerimizi, öğrencilerimi, en yaramaz öğrencimi dahi, yorucu sabah mahmurluğunu,
Zamanın serhaddinde nöbet tutulabilir mi? Akrep ile yelkovan arasındaki en dar açıda itikâfa girilebilir mi?
Zamana dair
~KENDİMCE~ Herkesin öğrenciyken yaşadığı telaş, belirtilen sürede sorulan soruları çözmektir. Bazen hepsi yetiştirilemez, boş bırakılanlar olur. Günlük yaşamda şunu da çok sık yaşarız: Belirlenen saatte olunması gereken yerde olmaya çalışmanın sıkıntısı. Bu, bir iş görüşmesi, buluşma, maç ya da toplantı olabilir. Sıkıcı gelen bir filmin
「 Serhat Şahiner 」

「 Serhat Şahiner 」

@SerhatSahiner
·
1yıl
"Bırakın saatleri, dakikaları, an dediğimiz kısacık parçasının bile gerisinde kalışımız bizlere aczimizi haykırıyordu. Ne garip, bir de zamanla yarışıyoruz. Aslında yarıştığımızı sanıyoruz. Oysa onun içinde ve izin verdiği ölçüde yaşamaktan öteye geçemiyoruz. Bir yere geç kalınca dünya başımıza yıkılıyor. Erken gitmiş olsak bu kez de beklemekten sıkılıyoruz. Tam vaktini ise bir türlü denk getiremiyoruz ve hayıflanıyoruz. Azlığından şikâyet ederken, çokluğunda da bırakın başkalarını, kendimize bile zaman ayıramıyoruz. Zaman sanki bir girdap, uzay boşluğunda bir kara delik; insan elinden çıkan hiçbir teknoloji ona hükmedemiyor. Kollarımıza taktığımız prangalar, duvarlarımıza astığımız parmaklıklardır saat ve zaman..."
Sayfa 20 - Kapı YayınlarıKitabı okudu
Reklam
109 öğeden 21 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.