İslam âlimlerinden Ebul-Kasım Kuşeyri ile imam Ebul-Meali Cüveyni, yanına geldiğinde Selçuklu veziri onları ayakta karşılardı. İltifatlar ederek oturtur, sonra yeniden kendi yerine otururdu. Ancak büyük âlim Ebu Ali Farmezi yanına geldiğinde yine ayakta karşılar ancak onu kendi makamına oturtur, kendisi onun önüne oturmayı yeğlerdi. Bu tavrı merak konusu olmuş nedenini sormuşlardı.
"Ey kudretli vezir, âlimlere neden farklı davranırsın?"
Vezir açıkladı ki:
"Farklılığım onların farkı nedeni iledir. Ebul-Kasım Kuşeyri ve yanında yer alanlar beni ziyaret ettikleri zaman, 'Sen söyle iyisin, şöyle cömertsin, şöyle bilgilisin' diyerek beni övüyor, belki hiç taşımadığım vasıflarla yüceltmeye çalışıyorlar. İnsan olduğum ve övgülerle mutlu olduğum için gururlanıyorum. Kibrim artıyor. Sonra da bunu hatırlayıp üzülüyorum. Oysa Alim Farmazi ben ona nasıl davranırsam davranayım, hoşuma gitmeyen huylarımı, kusurlarımı, yaptığım yanlışları, haksızlıkları dahi yüzüme söyler ve beni doğruya davet eder. Gururum kırılır ama ben de gerçeği görür yanlışlarımı terk ederim. Bu nedenle onu bir başka karşılarım. Yüze yapılan övgüler insanı kibirli yapar. İslam ise alçakgönüllü olmayı buyurur."