Yalnızca hesabı toplar ve sonra, "Şu kadar tutuyor. Siz bir sapıksınız, şehvet düşkünüsünüz, yalancısınız, oğlancısınız sanatçısınız vb." derim ben. İşte böyle. Bu kadar katı.
Ötekilerin bana, nasıl olsa ölecek olan bu adamdan daha çok ihtiyaçları olduğu ve onların hatırı için kendimi korumam gerektiği kanısıyla suyu içtim, bu kesin. İşte azizim, imparatorluklar ve kiliseler böyle doğar ölümün güneşi altında.
Bakın, çevremden biri insanları üç kategoriye ayırırdı: yalan söylemeye mecbur kalmaktansa hiçbir şey gizlememeyi yeğleyenler, hiçbir şey gizlememektense yalan söylemeyi yeğleyenler ve hem yalanı hem de gizi sevenler.
Dediklerini bilerek, insanları her yönden tanıyarak -ah, suç denen şeyin öldürmemek kadar, kişinin kendisinin de ölmemesi anlamına geldiğine kim inanırdı!- gece gündüz o masum suçu ile baş başa kalarak direnmek ve devam etmek onun için çok zordu.