İnsanın kendi cinsel uzvundan aldığı haz, Alfred Adler'in çok isabetli olarak "içgüdü çakışması" olarak adlandırdığı şekilde etken ve edilgen röntgencilik hazzıyla birleşir.
Yaşamda ve Nevrozda Saldırganlık Dürtüsü (1908).Kitabı okuyacak
Sevilen kimsenin kaybında dertli kimse, o zamana kadar hiçbir zaman ilgilenmemiş olduğu bütün dünyadan umudunu keser.
Reklam
Bir insan, kendi etkinliğinin kaynaklarını ve ruhunun dinamiğini belirleyebildiği zaman, kendini tanıma yeteneği daha da artmış demektir.
Ama insan ruhunu en iyi tanıyanlar, tutkuları kendi içlerinde duymuş ve yaşamış olanlardır.
İnsanlar için en güç şey kendini tanımak ve değiştirmektir.
Çok önemli bir vaka
4. Vaka: Erken yaşta yetim kalmış bir çocuk bir üvey annenin bakımına verilir, üvey anne de el bebek gül bebek büyütür onu. Sonunda oğlan, nazlı ve şımarık yetiştirilmiş çocuklara örnek gösterilecek birine dönüşür. İleriki yıllarda gelişimi doğru dürüst bir seyir izlemez; iş yaşamında çok kurnaz biridir, başkalarının üzerinde önemli bir kişi izlenemi uyandırmak için çırpınıp durur, her zaman ramp ışığında bulunmak ister. Üvey anne de kendisine cesaret verir, onu teşvik eder, oğlan için deli divane olur. Oğlan yalan ve dolana sapar, fırsat buldukça para aşırır evden. Üvey anneyle baba az buçuk soylu kişilerdir; oğlan da kibarlık taslar, ailenin bütün parasını saçıp savurur, sonunda üvey anne ve babasını evden kapı dışarı eder. Doğru dürüst eğitilmeyip şımartılması, oğlanı alnının teriyle çalışıp para kazanamayacak biri yapmıştır. Yalan ve dolanla herkesten öne geçmeyi hayattaki misyonu bilir. Dolayısıyla, herkese, kazıklanması gereken bir düşman gözüyle bakar. Üvey annesi onu kendi öz evlatlarından ve kocasından üstün tutmuş, bu da oğlana her şeyde hak sahibi olduğu duygusunu aşılamıştır. Ama özgüveninin yetersizliği, normal yollardan başarıya ulaşacak gücü gösteremeyişiyle açığa vurur kendini.
Reklam
3. Vaka: N. L., ailenin en büyük oğlu, zor bir çocukluk geçirmiş, bir ayağı tutmuyor, kendinden küçük kardeşine babalık yapmış. Kardeşine olan bu bağlılıkta da üstünlük amacının rol oynadığını görebiliriz; başlangıçta belki yaşamın olumlu yanında yer alan bir üstünlüktü bu. Ama belki de daha o zamanlar bir gururun ve kendini kardeşinden üstün hissetme eğiliminin bir dışavurumuydu. Sonradan oğlan annesini evden kovmuş, dilenciliğe mahkûm etmiş, "defol git, kocakarı" sözleriyle onu kapı dışarı etmiştir. Oğlanın haline acımamak elde değildir, annesine karşı bile kalpsiz biri gibi davranmaktadır. Kendisini çocukken tanımış olsaydık, nasıl yavaş yavaş suça yöneldiğini izleyebilirdik. Uzunca süre işsiz güçsüz dolaşıp durmuş, parasız kalmış, derken cinsel bir hastalığa yakalanmıştı. İş aramaktan eli boş eve döndüğü bir gün, üç beş kuruşluk gelirine sahip çıkmak için küçük kardeşini öldürmüştü. Bütün bunlar da bize oğlandaki toplumsal bilincin sınırlarını açığa vurmaktadır: İşsizlik, parasızlık, cinsel hastalık. İnsanın aşma gücünü gösteremediği hep aynı sınırlar.
Büyük çapta sorunları bulunan çocukları üç guruba ayırabiliriz: Birincisi yetersiz organlarla dünyaya gelmiş, ikincisi nazlı ve şımarık büyütülmüş, üçüncüsü ihmal edilmiş çocuklar.
Savaşa hazır mısın
Toplumsallık duygusunun engellenmesi, her zaman benmerkezci bir tavır ve tutumu beraberinde getirir. Çocuk şöyle der kendi kendine: "Ne diye başkaları için bir şey yapacakmışım?" Böyle bir ruh durumunda ise yaşamsal sorunları çözemeyeceğinden ister istemez bocalar, kaçamak yollar, ucuz çareler arar. Çaba harcamayı pek göze almaz, başkalarını incitmekten hiç üzüntü duymaz. Bir savaş durumunu yaşar sürekli; savaşta ise her şey mubahtır!
Reklam
çarpık bir insan imajı oluşumu
Anne ve babaların hısım ve akrabalarıyla komşularından sık sık yakınmaları, onları sürekli çekiştirmeleri, onlara karşı hoş sayılmayacak duygu ya da önyargıları açığa vurmaları halinde de yine aynı şey söz konusu olabilir. Böyle bir durumda çocukların, kafalarında çarpık bir insan imajıyla büyümelerine şaşmamak gerekir; hatta sonunda kendi anne ve babalarının karşısında yer almaları bile doğal karşılanmalıdır.
Çocuklarının yanında zamanın kötülüğünden ve koşulların yetersizliğinden yakınan anne ve babalar, bu tutumlarıyla onlardaki toplumsallık duygusunun gelişimini engelleyebilir
Bir aile içindeki çocuklardan biri annenin gözdesiyse, öbür çocuklar onunla arkadaşlık etmeyi ve onu aralarına almayı pek istemezler. Bu da durumu yanlış değerlendiren gözde çocuk için suçlu kişi yaşamının başlangıç noktasını oluşturabilir.
Bazı anneler
Bazı anneler evlilik yaşamlarında mutsuzdur, bazı ailelerde anne ve baba iyi geçinemez, boşanmayı düşünüp durur ya da içlerinde birbirlerine karşı kıskançlık duyguları beslerler. Anne de bu yüzden çocuğa tek başına kendisi sahip olmak ister, şımartır, nazlı yetiştirir onu, bağımsızlığını kazanmasına izin vermez.
Ama öyle anneler vardır ki çocuğunun kendisinden başka kimseden hoşlanmasını istemez
1,500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.