"Musa Aleyhisselam bir gece sabaha kadar Allâh'a ibadet etti, bundan dolayı kendisini beğenince Allah-u Te'âlâ ona bir şey göstermek istedi. Bir kere denizin kenarında sahilde yürürken bir kurbağa ona "
Yâ Musa! Dün geceki ibadetini çok begendin her halde, oysa ben dörtyüz
senedir Allâh'ı tesbih ve takdis ediyorum' dedi. Bunun üzerine
Musâ Aleyhissela: "Seni konuşturan Allâh aşkına tesbihinin ne olduğunu bana söylermisin' deyince o; şöyle zikrediyorum;
"Subhâne men yusebbehu lehû fi lucecil bihâr. Subhâne men yusebbehu lehû mâ fîl ardil gifâr. Subhâne men yusebbehu lehû alâ ruusil cibâl. Subhâne men yusebbehu lehû bikülli shefetin ve lisân."
"Denizlerin dalgalarında tesbih edilen Zât'ı tesbih ederim, boş arazide (çöllerde) bulunan her şeyin Kendisini tesbih ettiği Zât'ı tesbih ederim, dağların tepelerinde Kendisi tesbih edilen Zât'ı tesbih ederim,her dudak ve dil ile tesbih edilen Zât'a tesbih olsun." dedi.
Sonra Nebi aleyhisselam şöyle buyurdu:" Her kim bu tesbih ile günde bir kere yahut ayda bir defa veya senede bir defalığına da olsa Allâh'ı tesbih ederse Allâh-u Teâlâ ona İsmail'in nesilnden bin köle âzad etmiş,yada bin makbul hac yapmış kadar sevap yazar.
Kaynak: (Sâlih ibni Abdillâh el-imâd, Büstünü'l-fukarâ ve nüzhetü'l- kurrâ,1/220;Faf^ri, Nüzhetü'l-mecâlis, 2/286)