"Anne baba olarak şu kararı veri­yorum;yetiştirdiğim çocuk kendine,ilişkilerine saygı duyan,gerçeği araştıran,keşfettiğini özgürce konuşabilen dürüst bir insan olsun. Böyle bir niyetle babalık yaparsam o zaten ken­diliğinden, ''Allah razı olsun babamdan," der."
Rejim, başıboş bırakmamıştır elbet, lakin eksik düşündüğün bir şey var burada. Kendi kendine sorasın oldu mu hiç; bizleri yaratan acaba başıboş mu bıraktı? Onun bizlere emirleri yok mu? Kulun koyduğu kanunlardan korktuğumuz kadar, Allah'dan korkmuyorsak, insanlık için utanç verici şey değil mi bu? Teşvik edeceğin yerde, vazgeç şu manevi duygularıma çelme takmaktan. Beni doruktan tabana çağır maktasın. Senin köhnemiş, kokuşmuş dünyan beni almaz artık. Diliyorsan sen benim dünyama ayak uydur. O sürdürdüğün gayesiz hayata 'dur!' de. Nurlu pırıltıların sağnak sağnak yağdığı gerçek bir dünyaya gel. İnançla inkar arasında çırpınıp durmaktasın. Sen de başkaları gibi, yaptığım şu davet teklifine kulak ver. Yeryüzü insana mescit kılındı hitabıyla seslenen Allah, imtihan için herkes gibi seni de mükellef kıldı.
Reklam
O Allah'tır ki gayrıdan ve bütün yarattıklarından elbet daha hayırlıdır. O'nun mahrum bırakması ihsandır, cezası nimettir, belası devadır, vaadi nakittir, sözü fiildir, dilemesi halidir. O'nun söz ve emri ancak şudur ki, "Bir şey yaratmak istediği zaman O'nun yaptığı 'Ol' demekten ibarettir."" Bütün fiilleri hasene, hikmeti maslahattır. Fakat şu kadarı var ki maslahatın ilmini kullarından saklamıştır ve o ilmi tek başına kullanır
Ebu Zer (ra) der ki ;
Üç şey var ki beni şaşırttı,hatta güldürdü.Üç şey de var ki beni hüzünlendirdi,hatta ağlattı. Beni güldüren üç şey: 1- İnsan dünyayı arzular, ölüm de onu.Hep uzun hayaller peşindedir. Ölümü hiç tefekkür etmez. 2- Ölümden ve kıyametten gafildir. Fakat o,kimseden hiçbir an gafil kalmaz. 3- İnsan hayatını kahkaha ve gülüp eğlenmeyle geçirir.Fakat Allah'ın kendisinden razı olup olmadığını bilmez. Ağlatan üç şey ise: 1- Dostlardan ayrılık. Yani Hz. Muhammed'in (sav) ve ashabının vefatları. 2- Ölümün gelip çatması. 3- Kıyamet günü Allah'ın huzurunda durmak.Bilemiyorum, acaba Rabbim benim nereye götürülmemi emredecek! Cennete mi yoksa cehenneme mi?"
Yazgımıza boyun eğmek, Allah'ın verdiği aklı kullanmayacağız anlamına gelmez elbette. Kendisine yapılan her kötülüğü, her zulmü 'kader' telakki edenlere aldırmayın. Kitap 'oku' diye başlar. Aklınızı ve kalbinizi aynı anda kullanın. Sadece akıl derseniz, merhametsiz, vicdansız, taştan farksız bir insan olup çıkarsınız, insanlar sizden korkarlar ama hiçbir zaman gerçekten sevmezler. Eğer aklı bütünüyle reddedip her vakaya hissî bakarsanız da bu kez kandırılır, itilip kalkılır, hayal kırıklığına uğrarsınız. Nazik bir dengesi var bu işin, buna dikkat etmek lazım evvela.
Reklam
Herkes her şeyi , bir şeye bırakır. Zamana bırakabilir , arkadaşının dostunun yanında olmasına bırakabilir , şansa bırakabilir hatta ve hatta kadere bırakabilir. Ben Allah'a bırakmıştım çünkü bilirdim kaderin üstünde bir kader var ve asla kadere isyan etmedim çünkü kaderin elinde değildi hiçbir şey ve yine bilirdim ki kaderi de yazan vardı...
Şems-i Tebrizi' nin Arayışı
Şems, Makalat' ta şöyle der: “Kendime dedim ki, beni yaratan Allah ile doğrudan doğruya konuşmadıkça ve sorduğum sorulara cevap almadıkça benim yemek veya uyku ile ne işim var? Bu âleme körü körüne yemek yiyip içmek için mi geldim? Ona neden geldiğimi ve nereye gideceğimi sormalıyım, ancak ondan sonra yemek yiyip uyuyabilirim. Ayrıca kurtuluşum ve sonum hakkında da bilgi almalıyım ki burada rahat ve dertsiz bir hayat sürebileyim. Çocukluğumdan beri amacım bu idi ve hep buna yöneldim. Hani bir çocuğun eli yandığı zaman annesi hemen harekete geçer türlü çareler arar ya, işte Allah da sevgisiyle bana öyle yardım etti."
Sayfa 17 - Destek YayınlarıKitabı okuyor
bir ben bir Allah var öyle bir yer biliyorum lakin gidemiyorum ne büyük haksızlık.
“O kadar dua ettim hala olmadı, deyip bırakmak olmaz. Karşında Allah var, en güvenilir olan var. O’na bıraktın mı derdini takip etmeyeceksin.”
Sayfa 37 - Destek yayınlarıKitabı okuyor
Reklam
Biz neye sıvanmaktan gelmekteyiz Farmason? (Dümbüklük)
Koca Tanrı yeni zanaatta ihvanlara karşı utandırıp yere baktırmasın, biz bugün resmen dümbüklüğe sıvandık ve de bismillah dedik giriştik!” “Hay Allah belanı versin! ‘Bu deli ne diyecek?’ diye...” “Vay! Dümbük nedir bilemedin öyleyse... Yazıklar olsun senin doktorluğuna, hemi de Farmason doktorluğuna! Oğlum Doktor Farmason, dümbük demek, resmen pezevenk demektir. Ama, şükür Allah’a, pezevengin baldırı çıplak soyu değil! Yazıhane sahibi, yüksekokullardan diplomalı, toplumda büyük saygılı yeri olan pezevenklere ‘dümbük’ denir.” “Bulmuşsun layığını... Demedim mi ben sana, bu körpe kız illeti gayet tehlikelidir senin yaşlarda, çünkü sonu budur. Hiç şaşmam! Hayır, dermanı filan da var sanma! Bittin bil! Demek eve gidince seni ben, İttihatçıların komitacı defterinden, İstanbul Barosu’nun avukat kütüğünden silip...” “Evet! Dümbük defterinin başına yazacaksın ve de hiç korkma, şuncacık günahımı almayacaksın! Dümbük defterine hoplamamızın nedenine geldi mi? Hayır, yanılmaktasın kardeşim Farmason, körpe kızlara güç yetiremeyip alta düşmek yüzünden değildir. Sen bu zamana kadar boşuna bekâr yaşadın, körpe kız işinden ürküp... Şunu bilesin ki, körpe kızdan, ille de senin benim gibi kart heriflere dünya kurulalı beri hiçbir zarar erişmemiştir, belki körpe kızlar, kart zamparalardan zarar görmüşse görmüştür.”
"Canın bü­yüğü küçüğü olur mu, Allah her birine can vermiş," diyen bir analığım vardı.Onunla konuşup, "Ne yapayım?" diye sor­dum. "Sen bir gavurla evlendin, onlar gavur çocuğu, onları unutup buradan Müslüman bir kızla evlen, yuva kur," dedi.Vay! "Canın büyüğü küçüğü olur mu, kuşu vurma, günah," diyen kişi şimdi, "O çocuklar gavur çocuğu!" diyordu.Yıkıl­dım."
Allah dert verdiyse dermanını da vermiştir bilene. Toprakta biten otların şifalısı var, ağulusu var. Hanginin neye yaradığını bileceksin.
Sayfa 70
Bir gün Resulullah(a.s.m.) mescitten hızla çıkan birini görür.O kişi'"mescit kuşu"diye bahsedilen, herkesin sevdiği sahabe Salebe'dir. Resulullah(a.s.m.) yanına çağırır ve sorar:"Salebe,nedir bu telaşın?Neden namaz biter bitmez mescidi terk edersin? Salebe cevap verir:"Ya Resulullah!Bizim evimizdeki kıyafet sadece bu üzerimde bulunan çaputtur ve ben mescide geldiğimde eşime giyecek çaput kalmaz." "Mescit kuşu"diye bahsedilen sahabenin yaşadığı hayat İslamiyet'te zirve bir hayattır.O konuşma esnasında da Resulullah'tan(a.s.m.) ısrarla dua ister:"Ya Resulullah!Ne var Allah'a dua et sende bana mal-mülk verse?" Resulullah(a.s.m.):"Etme salebe!İsteme bu duayı.Bak benim de bir günüm aç,bir günüm tok geçiyor.Ama Allah'ın verdiği mala şükredebiliyorsa ve daha fazlası verilince de o malın şükrü unutabiliyorsa bu nimet değil,nikmet olur.Boşver Salebe...İsteme..."
Unutmayın ki yapılan iyiliklerin karşılığını kul diliyle, Allah ise misliyle verir.
1,500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.