‘Tarlalar’ ülkesi Polonya
“Polonya’nın Almanya sınırına sadece altı kilometre uzakta ve küçük bir kasaba olan Kozlowa Gora’da yaşıyorduk. Komşularımızın çoğu Alman kökenliydi. Okulda Almanca öğrenmeye başladık. Ve bu dili kasabadaki tabelalarda görmeye ya da insanları Almanca konuşurken duymaya alıştık. Soyadımız ‘Gut’ olduğu için, çoğu insan bizim Alman kökenli olduğumuzu varsayıyordu ama ailem son derece vatanseverdi. Biz Polonyalıydık. Bundan gurur duyacak şekilde yetiştirilmiştim. Okuldaki Tarih dersi bana, yüzyıllar boyunca batıdan Almanlar, kuzeyden İsveçlilerle Litvanyalılar, doğudan Tatarlarla Ruslar, güneyden de Macarlar tarafından defalarca işgal edilen ülkemin acıklı tarihini öğretmişti. Güzel Polonya, adı ‘Tarlalar’ anlamına gelen bu ülke, Avrupa’nın en elverişli tarım alanına sahip ülkesiydi ve bu diğer ülkeler onun hasadını toplamak istiyorlardı. Biz Polonyalılar, toprağımıza el atmaya hazır ülkeler tarafından çevrelendiğimizin farkındaydık. Bu bilinç, ülkemize ve kimliğimize daha da sadakatle bağlanmamızı sağlıyordu.”
Hitler’in istediği ‘Lebensraum’
“Hitler’in Polonya’ya tehditler savurduğunun yavaş yavaş farkına varıyordum. 1914-1918 yıllarındaki I. Dünya Savaşı’nın ardından imzalanan ‘Versay Antlaşması’ gereğince, Almanya daha önce fethettiği toprakların çoğunu kaybetmişti. Şimdi ise Hitler bu topraklarda hak iddia etmeye kararlıydı. Almanya’nın gücünü ve kudretini bütün dünyaya gösterecek, herkesin gözünde eskiden sahip olduğu yeri kazanmasını sağlayacaktı. Ama Hitler’in istediği toprakların çoğu Polonya’nındı ve hep öyle olmuştu. Birçok Alman göçmen bu topraklara yerleşmişti, özellikle de batıda, benim ailemin oturduğu bölgede, ama bu, o toprakları Alman toprağı yapmaya yetmezdi ki! Hitler ‘Lebensraum’ istiyordu, Almanlar için ‘yaşam alanı’. İstediği alansa bizim Polonyamızdı.”
Reklam
- Hemfikir değilim yahu. + Kiminle? Engels’le mi, yoksa Kautski’yle mi? - İkisiyle de. + İşte bu harika! Peki sizin öneriniz nedir? - Yahu önerecek ne var..Yazıyorlar da yazıyorlar.. Kongre, Almanlar falan.. İnsanın başı şişiyor! Alacaksın her şeyi, bölüştüreceksin işte!
Bir düşüncenin ortaya çıkabilmesi için her şeyden önce insanın çalışıp çabalaması, emek vermesi, bizzat bir uygulama içinde olması gerektiğini nasıl anlamazlar! Vermeden hiçbir şey alınamaz. Önce çalışacağız, sonra ken­di düşüncemiz olacak. Fakat biz hiçbir zaman çalışmadı­ğımız için bugüne dek bizim yerimize çalışanlar, yani işte bildiğiniz Avrupa, Almanlar, yani iki yüz yıldır bizim öğret­menimiz olanlar bizim yerimize düşünce sahibi oldular.
Sayfa 42 - Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları
1933 Mart Devrimi ve Almanlar
Milyonlarca insanda eşzamanlı olarak görülen bu sinirsel çöküşün neticesi yekvücut olmuş ve her şeyi yapmaya hazır bir halktır ve bu halk, bugün bütün dünyanın kâbusudur.
Sayfa 123 - İletişim Yayınları
Çanakkale müdafaası, Türk zabiti ve Mehmetçiğin başarısıdır
“Almanlar, Çanakkale müdafaasının başarısı kendilerine aitmiş gibi anlatmaya meylediyorlar. Fakat hayır, hiç alakası yoktur. Evet komuta ekibinde Liman von Sanders gibi bazı başarılı Alman generaller vardı ama sayıları oldukça azdı ve öyle etkili de değillerdi. Bu savunma başarısı hemen hemen tümüyle Türk zabitinin ve Mehmetçik’in başarısıdır. Kaldı ki gerçeği biliyorlar, buna rağmen bu sakat Alman teorisini yaydılar…”
Reklam
1,000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.