" Bir süre sonra Nadia'yla tanıştım. Tarih öğrencisiydi. Önce ' Çok tatlı bir kız ' diye düşündüğümü hatırlıyorum. Birkaç gün sonra ' Çok güzel bir kız ' demeye başladım. Bir hafta sonra düşüncem ' Harikulade gözleri var ' a dönüştü. Bir süre geçince de ' Yüzü, gözleri, bedeni bir ressamın başyapıtı gibi ' demeye başladım. Artık ders dışı saatlerde de onu düşündüğümü fark ediyordum. Sabah giyinip okula gitmek, onu göreceğim için tatlı bir telaşa dönüşüyordu. Gece yatağıma uzandığımda Nadia'yı düşünüyordum, hafta sonunda müzik yaptığımız sırada da aklım ondaydı. Uçucu, zarif hareketleri, küsmüş bir çocuk gibi duran harikulade dudakları vardı ve bunlar hiç gözümün önünden gitmiyordu. Onun bütün bunlardan hiç haberi yoktu ama ben bir ay gibi bir süre içinde ona *sırılsıklam aşık* hale gelmiştim. "
" Demek ki satılan sadece bir yolculuğun gemi bileti değildi. Aynı zamanda Nazi zulmünden kurtulmak isteyen insanlara yalancı bir umut da satılıyordu. "
" İstanbul İstanbul'du işte. Zalim, tehlikeli, ama bir o kadar da güzel. Profesörün söylediği gibi: ' O hep sana ihanet eder ama sen yine de onu sevmeye devam edersin.' Behçet Kemal Çağlar bir şiirinde ' İstanbul'u sevmezse gönül, aşkı ne anlar? ' diye soruyordu. "
" ' İyi geceler Maximilian' diye mırıldanıyorum. 'İyi geceler babaanne, iyi geceler anneanne, iyi geceler Ali Dedem. İyi geceler dünyanın iyi yürekli insanları. Hepinize iyi uykular. ' "
" Demek ki her sabah milyonlarca öğrencinin ' Türk'üm ' diyerek başlayan ve ' Varlığım Türk varlığına armağan olsun ' diye biten toplu andı tekrarlaması boşuna değildi. Oysa biz bu andı her sabah söylerken sesimizin yüksek çıkmasından başka bir şeye dikkat etmez, kelimelerin ne anlama geldiğini bile düşünmezdik. "
" Yüzündeki gülümseme hiç silinmiyordu. Hani özgüveni hiç sarsılmazmış gibi duran ve duygularını belli etmeyen İngilizler vardır ya, onlardan biriydi. Bir zamanlar ' İngilizlerin dışı mutlu, içi mutsuzdur.' gibi bir cümle okuduğumu hatırladım. "
" - Aramızdaki temel fark ne, biliyor musun? Sen insanlara baktığın zaman üniformalar, bayraklar ve din görüyorsun!
+ Peki sen ne görüyorsun bakalım?
- İnsan, sadece insan. Seven, acı çeken, acıkan, üşüyen, korkan bir insan. "
" - 'Sen benim abim değil misin?'
-' Abinim ama hayatlarımız ve dünyaya bakışımız açısından iki yabancı gibiyiz. Lütfen herkes kendi yoluna gitsin. '
Yüzündeki ifade, kısılmış gözlerindeki soğuk bakış ve neredeyse fısıldar gibi alçak sesle ama sıkılı dudaklarının arasından konuşması, bu sözlerin anlamından daha acıtıcıydı. "