" İstanbul İstanbul'du işte. Zalim, tehlikeli, ama bir o kadar da güzel. Profesörün söylediği gibi: ' O hep sana ihanet eder ama sen yine de onu sevmeye devam edersin.' Behçet Kemal Çağlar bir şiirinde ' İstanbul'u sevmezse gönül, aşkı ne anlar? ' diye soruyordu. "
" ' İyi geceler Maximilian' diye mırıldanıyorum. 'İyi geceler babaanne, iyi geceler anneanne, iyi geceler Ali Dedem. İyi geceler dünyanın iyi yürekli insanları. Hepinize iyi uykular. ' "
" Demek ki her sabah milyonlarca öğrencinin ' Türk'üm ' diyerek başlayan ve ' Varlığım Türk varlığına armağan olsun ' diye biten toplu andı tekrarlaması boşuna değildi. Oysa biz bu andı her sabah söylerken sesimizin yüksek çıkmasından başka bir şeye dikkat etmez, kelimelerin ne anlama geldiğini bile düşünmezdik. "
" Yüzündeki gülümseme hiç silinmiyordu. Hani özgüveni hiç sarsılmazmış gibi duran ve duygularını belli etmeyen İngilizler vardır ya, onlardan biriydi. Bir zamanlar ' İngilizlerin dışı mutlu, içi mutsuzdur.' gibi bir cümle okuduğumu hatırladım. "
" - Aramızdaki temel fark ne, biliyor musun? Sen insanlara baktığın zaman üniformalar, bayraklar ve din görüyorsun!
+ Peki sen ne görüyorsun bakalım?
- İnsan, sadece insan. Seven, acı çeken, acıkan, üşüyen, korkan bir insan. "
" - 'Sen benim abim değil misin?'
-' Abinim ama hayatlarımız ve dünyaya bakışımız açısından iki yabancı gibiyiz. Lütfen herkes kendi yoluna gitsin. '
Yüzündeki ifade, kısılmış gözlerindeki soğuk bakış ve neredeyse fısıldar gibi alçak sesle ama sıkılı dudaklarının arasından konuşması, bu sözlerin anlamından daha acıtıcıydı. "
" Bu şekilde yürüyebilmek için ne kadar çok çalışmış olmaları gerektiğini düşündüm. Dünyanın en kalabalık üçüncü ordusunun müthiş disiplini böyle yapıyordu insanları işte. Sadece profesyonel askerlere değil, vatani görev için silah altına alınanlara da, düşünmekten daha önemlisinin itaat etmek olduğu öğretiliyordu. Adımları kadar sözleri, selamlaşmaları, düşünceleri de birbiriyle aynı olan insanlar yetiştirmekti amaç. Bu durumda, insanların özellikleri birbirleriyle aynı olacağı için, herkese ancak omuzlarındaki ve kollarındaki işaret kadar değer veriliyordu. Bu makineye bir taraftan insan giriyor, öteki taraftan asker çıkıyordu. "