Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Onur Aydoğdu

Onur Aydoğdu
@alwaysquestion
Zero fucks given.
4 okur puanı
Şubat 2023 tarihinde katıldı
"Dünyanın en mutlu canlısı nedir biliyor musun Sam? Japon balıkları, çünkü hafızaları 10 saniyedir. Sen de Japon balığı ol." ~Ted Lasso
Reklam
Bir gerçek
Farkında olsanız da olmasanız da gün içerisinde insanlar sık sık mantık safsatalarına başvurur. Bunlardan en yaygını 'argumantum ad populum' dediğimiz safsatadır, yani 'çoğunluk ne diyorsa o doğrudur' düşüncesi. Bunu sıklıkla Yaratılışçılık-ateizm tartışmalarında görürüz. Çoğunluk bir yaratıcı gücün olduğuna inanıyorsa da bu öyle bir yaratıcının olduğu anlamına gelmez. Ya da aynı şekilde çoğunluk yaratıcının olduğuna inanmıyor diye bu 'bir yaratıcı yoktur' önermesini meşru kılmıyor. Sonuç olarak: Çoğunluk ne derse desin, kendimize ait bir düşüncemizin olması için çoğunluğun dediğine güvenmeyip kendimiz güvenilir kaynaklardan bilgi edinmeliyiz. Tabii dini konularda istediğimiz kadar okuma yapsak da bir saf tutmak durumunda kalırız.
Bilim insanlarının yığınlar halinde hataya düşmesi çok nadir görülen bir durumdur. Elbette ki eldeki veriler hatalı yorumlanabilir, bir iddia çok dikkatli incelenmediği için bilim insanlarının gözünden geçici bir süre kaçabilir vs. Ancak yeterli süre tanındığında, bilim insanlarının ortak kanısının yakınsayacağı tutum, gerçek ile neredeyse her zaman örtüşecektir.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Hatırlatma
Bir makale okuruz. Bu makale, bizim ön yargılarımıza ters düşer, bizi rahatsız eder. Hemen gider, onu çürüten bir yazı/makale buluruz. Bu makaleyi aynı miktarda şüpheciliğe tabi tutmaksızın kabul ederiz çünkü endişelerimizi dindiren bir şekilde, söz konusu makaleye cevap vermiştir. Halbuki bu cevap da zayıf ve/veya uyduruk olabilir! Şüpheciliğin en önemli anahtarı tarafsızlıktır. Fikirsizlik değil, tarafsızlık! Elbette belli başlı ön yargılarınız veya doğru bildiğiniz şeyler olacaktır. Kimse sizden "Kütleçekimin olmadığını varsayarak hareket edelim," gibi uçuk kaçık varsayımlarla gelmenizi beklemiyor (Paranoya ve Okkam'ın Usturası tartışmalarımızı hatırlayın). Ancak örneğin Eşcinsellik ya da UFO'lar gibi bir konuda, sizin yakın olduğunuz tutumu eleştiren bir makaleye karşı olarak yazılmış bir yazı bulup da hemen onu doğru kabul etmemelisiniz! İki tarafı da eşit incelemeye/tetkike tabi tutmalısınız.
Okkam'ın Usturası
"Eşit derecede olası olan açıklamalardan, en az varsa yıma dayananı, muhtemelen doğru olandır."
Reklam
Bu bana çok tanıdık geliyor.
Genellikle tutum, bir yazarın niyetinin en açık göstergelerinden birisidir. Söylediği şeylerin yanlış olduğunu bilen kimseler, genellikle agresif ve sataşmacı bir tavır sergileyeceklerdir. Yine, elbette ki her agresif iddia geçersiz demek değildir; ancak bir yazarın bütün içerikleri birilerine isimler takma, laf sokma, altını oyma gibi saldırgan davranışlara dayanıyorsa muhtemelen güvenilmez bir kaynak okunuyor demektir.
Şüpheciler, ellerinden geldiğince saldırgan ve öfkeli tutumlardan kaçınmalı, amaçlarının sorgu altındakini kızdırmak değil, gerçeği ortaya çıkarmak olduğunu hatırlamalıdırlar.
Temel bilimlerde, matematikteki gibi nihai sonuçlar olmadığı için, ispat ve kanıt sözcükleri de hatalı anlamlara gelebilmektedir. Bu nedenle bizler, bilimde genel olarak "kanıt" ve "ispat" yerine "bulgu" (İng.: Finding) sözcüğünü tercih ederiz. Ya da bu sözcükleri kullansak bile, aslında "bulgu" anlamında kullanırız. Çünkü bizler, doğayı inceleyerek ve deneyler yaparak çeşitli veriler elde ederiz. Sonrasında bu verileri, kendimizden önce gelen teorilerle çatışmayacak, çatışacaksa bile onlar kadar, hatta onlardan daha başarılı olacak şekilde teoriler inşa etmekte kullanırız. Yani temel bilimler dilinde "kanıt" gibi sözcükler, "teoriyi destekleyen veri" anlamında kullanılmaktadır. Bu bakımdan Evrim Teorisi, bugüne kadar belki de hiçbir teorinin olmadığı kadar çok açıdan, tekrar tekrar, bağımsız yüz binlerce bilim insanı, laboratuvar ve araştırma ekibi tarafından "ispatlanmıştır". Ancak bu ispat, nihai değildir ve hiçbir zaman olmayacaktır. Evrim Teorisi de dahil olmak üzere bugüne kadar geliştirdiğimiz ve günlük olarak kullandığımız on binlerce teorinin her biri, biz var olduğumuz, düşündüğümüz ve araştırmaya devam ettiğimiz sürece gelişecek, değişecek ve evrimleşecektir. Evreni keşfetme yolculuğumuz boyunca keşfettiğimiz her yeni bulgu, kendisinden öncekilere katkı yapmayı ve teoriyi geliştirmeyi sürdürecektir.
İlk olarak şunu çok net bir şekilde ifade etmek gerekiyor: "Bilim dili"nde teori sözcüğü, "günlük yaşantıda" sözünü ettiğimiz teori sözcü ğünden tamamen farklı bir anlama gelmektedir. Bir arkadaşınıza "11 Eylül Saldırılarıyla ilgili çılgın bir teorim var!" dediğinizde bahsettiğiniz şey, "Evrim Teorisi günümüzdeki canlı çeşitliliğini açıklamayı başaran tek bilimsel teoridir." dediğimizde söylediğimiz şeyle aynı değildir. Günlük yaşantıda teori sözcüğü, "temelsiz veya doğruluğundan emin olunamayan iddia" anlamında kullanılmaktadır. Bilim dilinde ise teori, "son derece sağlam kanıtlarla ve bulgularla desteklenen, deneysel ve gözlemsel olarak doğrulanmış, doğada süregelen olay ve olguları izah etmeyi başaran bilimsel açıklamalar" olarak tanımlanmaktadır. Yani teoriler, bilimin açıklayıcı gücünün doruk noktasıdır! Bu durumda bir teori ne zaman bir yasaya dönüşür? Hiçbir zaman! Bir zamanlar okullarda "Bir hipotez ispatlanınca teori olur. Teoriler daha da fazla ispatlanıp kabul görünce kanun olurlar," şeklinde bir anlatım yapılırdı. Bu, baştan sona, tamamen hatalıdır. Teoriler ile kanunlar arasında bu tip bir hiyerarşi yoktur.
Birkaç tespit
Türk toplumunda birkaç zayıflık gözüme çarptı: • Mesela çoğu hayatlarında amacı olmayan kişiler. Günü kurtarma derdindeler. Zombiden farkları kalmamış. • Doğal afetin sebep olduğu şeyleri kabullenemiyorlar. Tamam, deprem oldu ve bir sürü insan öldü ya da yaralandı. Bunun önüne geçebilir miydin? Büyük ihtimalle hayır; çünkü bu devletin rantçı olması yüzünden oluyor. Araziye bina dikenler neden oldu buna. Yani cehalet, cehalet, cehalet. • Çok çabuk tepki gösteriyorlar. Rasyonel düşünebilme yeteneklerini kaybediyorlar en ufak bir olayda. Ben mesela diyorum ki "deprem sonrası süreç en çok bana yaradı, psikolojik olarak güçlendim", bana "bencilsin" dediler. Bu da beni sonraki tespitime götürüyor. • Yengeç mentalitesi eskisinden daha çok hakim ülkeye. Yahu ben eğer bu depremden çok etkilenmediysem neden seninle aynı kefede olayım? Bunu açıklayabilir mi biri bana?
Reklam
Bu noktada, şunu çok iyi anlamak gerekiyor: İnançlarımız, algılarımızla doğrudan ilişkilidir ancak gerçekler, bizlerin inanç ve/veya algılarından tamamen bağımsızdır! İyi anlatılmış bir hikayeye herkes inanabilir ancak bu, o hikayenin "gerçek" olduğu anlamına gelmez. Öte yandan gerçekler, onlara duyduğumuz inançtan bağımsızdır.
Geri13
57 öğeden 46 ile 57 arasındakiler gösteriliyor.