Yani artık arkadaştık.
Bas bas bağırmak, evin içerisinde koşturup durmak, çatıya çıkıp kollarımı iki yana açmak istiyordum.
Ama atlamadan. Atlamayı aklımdan bile geçirmeden.
“Aman Tanrım. Beni deli ediyorsun, Finch.”
“Her şey karşılıklı,” dedim. “Sen de beni.” Artık ben de kızgındım. Elimi arkasındaki dolabın metal kapağına yasladım. “Biz bizeyken, etrafımızda bizi görecek başka kimse yokken çok daha nazik ve sevecensin.”
“Koridorlarda koşturup herkese bağırmadığın için olabilir mi
mesela? Bunu dikkat çekmek için mi yoksa içinden geldiği için
mi yapıyorsun, çözebilmiş değilim.”
“Sence?” Dudaklarım onunkilerden artık yalnızca bir nefes
uzaklıktaydı. Tokat atmasını veya ittirmesini beklerken gözlerini
kapadı, işte, o zaman anladım; bu iş tamamdır.