Hayaller güzeldi, azizim. Güzeldi fakat öyle oldukları kadar imkansızlardı da. Ve acımasız. Lakin öyle olmasalardı, onlara hayal demezdik. Hatıra derdik, yaşanmışlık derdik, anımsama derdik... Hayal demezdik.
"Belki de uydurduğumu ya da kurguladığımı sandığım öykülerin birçoğu gerçekte yaşayıp da unutmuş olduğum şeyler, ya da tam tersi... belki de her şey büyük bir anımsama anından başka bir şey değil."
Kitap hafiza ve anımsama kısmında çok faydalı olarak gördüm.Fakat kadınlar konusunda yazarın fazlaca haksız olduğunu düşünüyorum.Erkek ve kadın konusunda erkeğin daha üst bir varlık olduğunu belirtmiştir ve buna katılmıyorum.Ayrıca anlam bütünlüğü konusunda da çok sıkıcıydı.
Hakikat ŞaraptadırSoren Kierkegaard · Pinhan Yayıncılık · 2016318 okunma
Yeni bir yazarla tanıştığım vakit didiklemeden edemem acaba az da olsa benzer noktalarımız var mı? Her yazdığını da kendi kişiliğinden bir parçaymış gibi algılarım çoğu kez- oysa ki olmayabilir de- ama ben öyle kabul ederim. Hakan Sarıpolat’ın hayal odasına konuk olduğumda, ağaçları, kuşları, hayvanları, masalları, çocukları, sevgiyi, hayatın
Geriye dönük bir düşünme tarzı neredeyse olanaksızdır, çünkü biz daha algılayamadan haber kaynağı çabucak ortadan kaybolur. Durmadan yeni haber ve bilgilerle tıka basa
“beslendiğimiz” için, daha önce verileni anımsama fırsatımız çok azdır. Enformasyon hep anında ve şimdi verilir. “O zamanki ve daha önceki” ile kıyaslama şansımız ya çok azdır ya da hiç yoktur.
Delikanlı, Dostoyevski’nin en az okunan romanı ki, bu sitede de öyle olduğu gözüküyor. Ama neden?
Diğer incelemelere bakınca biraz anlaşılır gibi; Suç ve Ceza’da ki gibi trajik bir olay, Budala’da ki gibi aşk sarmalı bekleniyor gibi.
Eleştirmenler de, Delikanlı için ; “olaysız” ama “çok sözlü” en zayıf roman, psikolog yönünün ise ağır
Her şeyin başlangıcı olan hipnoz sonrası anımsama güçlükleri çelişkilerinden başlayıp, haz ilkesi üzerinden ölüm dürtüsüne uzanan ve babanın öldürülmesi ve kökü kazınmaz suçluluk duygusu’nda noktalanan en zahmetli bir yol! Freud’un kendisini Musa ile özdeşleştirmesi, bilerek gerçekleştirilmiş, açıklaması olan bir olaydı.
Eskiden kendisini Christof Colombus ile karşılaştırmıştı. Fliess’e yazdığı bir mektupta şöyle der: Anlayacağın ben bilim adamı hiç değilim, gözlemci, denemeci, düşünür de değilim. Ben fatih ruhu olan, serüvenciden başka bir şey değilim. (...) (1 Şubat 1910 tarihli mektup) Colombus bir anakara bulmuş, ama ona adını vermemişti. Musa halkını kutsal topraklara götürmüş, ama kendisi oralara ulaşamamıştı. Freud, buluşlarından herhangi kazanımlar elde etmeyeceğinden emindi.