Ankara; üç bölümden oluşan ve çok yönüyle değerli bir roman. Hem bir Kurtuluş Savaşı romanı, hem bir toplumsal eleştiri romanı, hem de ütopik bir roman. Kitap, baş karakter Selma Hanım’ın ilk eşiyle beraber 1920’lerin başlarında tayinle Ankara’ya yerleşmeleri ve Milli Mücade Dönemi ile başlıyor. İkinci bölüm, savaş sonrası yeni Türkiye’nin kuruluşunu konu alıyor; milli mücadele ruhunun kaybedilmeye başlanmasının ve yanlış batılılaşmanın altı çiziliyor. Son kısımda ise, 1942’ye uzanan ideal bir gelecek kurgulanmış.
Halk-aydın çatışması, şekilci batılılaşma çabaları ve toplumun bir kesiminin kapıldığı snobluğa getirilen eleştiriler önemli noktalardı.
Yakup Kadri, Ankara’yı 1934’te kaleme almış ve bundan otuz yıl sonra, kitabın üçüncü baskısına bir önsöz yazarak, yirmi yıl içinde varmayı idealize ettiği Türkiye’ye hala kavuşulamamasından dolayı yaşadığı üzüntüyü dile getirmiş. Ekonomik, sosyal ve kültürel açıdan hala romanın ikinci bölümünde resmettiği manzara içinde debelenmemizden ve devrimlerin hayal edildiği şekilde hayata geçemeyişinden azap duymuş. Bu bölümleri ve Atatürk’ün olduğu sahneleri içim cız ederek okudum. Roman bazı bölümlerde anlatım olarak sürükleyiciliğini kaybediyor bence; ancak değindiği konular ve duygular o kadar güzel ki, Yaban gibi Ankara’yı da mutlaka okumanızı önereceğim.