“ Eğer kadın yalnız evi ile ilgilenmeyi sürdürür ve biz gerçeğimize yabancı kalırsak, ülkeyi yönetecek vatandaşlar ortaya asla çıkamayacaktır. Çünkü eğitim beşikte başlar. Ve eğer biz gelecek kuşakları yaratacak anneler olarak kadınların belirleyici bir rol oynayacağını düşünmüyorsak ve eğer onları buna hazırlamazsak kapitalistlerin ve patronların kolayca kandırabileceği sıradan vatandaşlar yetişecektir. Ama kadınlar şimdiden politize olurlarsa, şimdiden eğitilirlerse, bizim çocuklarımızın çocukları beşikten eğitime başlayacaklar ve farklı çocuklar yetişecektir.”
Anneler sarhoş bebek dünyaya getirmez;
Hiçbir Anne, hiçbir zaman sarhoş bir bebek dünyaya getirmedi... Hiçbir Anne, hiçbir zaman eroinman bir bebek dünyaya getirmedi... Hiçbir Anne, hiçbir zaman başarılı, ya da başarısız bir bebek dünyaya getirmedi... Ve doktor Birgül Avukat, mühendis, hamal bebeklerde dünyaya getirmedi, anneler. Anneler yalnızca kız, ya da oğlan Bebekler dünyaya getirirler. Onlardan kimisi iyi, kimisi kötü, kimisi doğru, kimisi yanlış, kimisi soyguncu, kimisi dürüst, kimisi başarılı, kimisi başarısız olur. Ne olacaklarına bebekler karar vermez... "Hiçbir şey" olarak dünyaya gelen bebekleri "bir şey" olmaya yönlendiren, en başta anne babalarıdır.
Sayfa 107 - Nesil YayınlarıKitabı okuyor
Reklam
...aşırı narsisist biriyle her­hangi bir fikir ayrılığına düştüğünüzde ya da onu eleştirdi­ğinizde hassas sinir uçları ona tek bir şey söyler: Saldırı al­tındasın.
...kendini beğenmiş, kendin­den emin ve aşırı derecede küstah olsalar dahi, narsisistlerin kendilerini hiç de sevmediklerini söyleyebilirim.
Kadınların babalarıyla evlendiği söylenir, fakat şaşırtıcı ger­çek şudur ki, genellikle annelerimizle evleniriz.
Anneleri görece sağlıklı olanlar, her annenin kendilerininki gibi olmadığını anlamakta zorlanırlar; dolayısıyla iyi niyetli arkadaş veya akrabaların, sevilmemiş bir kız çocuğunun acı­sını hafife aldıkları ya da biraz halden anlamak yerine onu suçladıkları sık sık görülür.
Reklam
Eleştirilen, yok sayılan, istismar edilen ya da sevgisiz bir anne tarafından boğulan küçük bir kız, kendi kendine, asla yeterince iyi ya da sevilebilir, asla başarı ve mutluluğu hak edecek kadar akıllı, güzel ya da kabul edilebilir olmayacağını söyleyen bir yetişkine dönüşür.
Aslanın dişisi de aslandır! İşte Ümmü Süleym (radıyallahu anhâ) aynen böyledir. Hamile hâliyle cihad meydanlarında olan bir annenin evladından “rızık olarak şehadet isterim” diyen bir evlat yetişmez mi? Hamile olmak veya iki, üç veya dört çocuk sahibi olmak bizleri Allah yolundan alıkoymamalı. Çünkü Ümmü Süleym (radıyallahu anhâ) neye iman etmişse biz de ona iman ettik. Onun göstermiş olduğu ameli bu ümmetin hanımları da gösterebilir.
Hâlbuki îmân bahçesi burnunun dibindeydi.
İki evladını küfrün ve şirkin elinden kurtaran Ümmü Süleym (radıyallahu anhâ) eşini kurtaramaz. Öyle ya! Hidayet Allah’ın elinde, bizler sadece tebliğ ile memuruz. Ümmü Süleym (radıyallahu anhâ) validemiz ne yapsa, eşinin iman etmesine vesile olmaz. Mâlik küfründe direttikçe diretir. Bir gün, dışardan eve geldiğinde Ümmü Süleym (radıyallahu anhâ), Enes b Mâlik (radıyallahu anh)’e “Lâ ilâhe illallah, Muhammede’r-Rasûlullah” kelime-i tevhidini öğretiyordu. Bu manzarayı gören Mâlik çıldırır ve sinirli bir şekilde: “Oğlumu bana karşı ifsat etme.” der. Ümmü Süleym (radıyallahu anhâ) ise, “Ben onu ifsat etmiyorum.” der. Bunun üzerine Mâlik sinirlenir ve ailesini bırakarak evi terk eder. Yolda eskiden kalma husumeti olan kişiler tarafından öldürülür. Müşrik olarak öldürülür, hâlbuki iman bahçesi burnunun dibindeydi.
1,000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.