Ne zaman Dostoyevski okusam uzak bir memleketten evime gelmişim gibi bir his oluyor içimde. Ha bir de bugün doğum günüm yeni bir yaş daha aldık.. yaş aldıkça beni her sene biraz daha saran hüzün var ama aynı zamanda daha bir olgun daha bir yetişmiş hissediyorum kendimi. Her doğum günümde istemesem de kâr-zarar gibi ne aldım ne verdim, bu bir yıl neler getirdi, neler götürdü diye düşünmeden edemiyorum, tabi ki maddi değil manevi olduğu için hiçbir sonuca varamıyorum verdiği kadar alıyor aldığı kadar veriyor. Kişi kendinin terapistidir de aynı zamanda. Bu konuda düşündüm bugün. Çocukluktan başlayan bir şey bu. Hayatım boyunca 'gerçeklerden' kaçmak istedim, aslında aşırı gerçekçi biri olarak. Çok garip. Hüzün ne güzel bir sözcük. Ama hüzünde sanki bir 'normal'lik var. Sıradan, fazla can acıtmayan, hafif bir üzüntü. Kabulleniş.. ama artık nostaljik değilim, yoluma bakıyorum. Bir elin parmağını geçmeyen dostlarım ve ailemden oluşan küçük ve renkli bir dünyam var, yeter. Sahip olduklarının tadını çıkarmayı bilmeli insan. O zaman hafifliyorsun, böyle karadelikler gibi içine içine çökmüyorsun. Hatırlayan, arayan, hediyeler yollayan dostlarıma teşekkür ediyorum. İyi ki varsınız. Bu ileti de böyle hatıra olarak kalsın istedim 🥹
Ben hayallerimden ve hedeflerimden ilk bahsettiğim de bana söylenen ilk şey "orta okul mezunu bir kadının yazarak başarıya ulaşamayacağı" oldu. Bir kadının istediğinde neleri başarabileceğini, kadının kendi kendine yetebileceğini idealleri ve hedefleri olabileceğini önce kendi çevreme sonra da bu düşüncede olan herkese bu ödülü alarak kanıtladığımı düşünüyorum.
Bana inanmayan herkese kısaca bir not düşmek istiyorum. İnanan kadınlardan nefret ediyorsunuz çünkü size göre inanmışlık az gelişmişlik. İnanmayan kadınlardan da nefret ediyorsunuz çünkü inanmamışlık yobazlık. Mini eteklileri acık olduğu için çarşaflı olanları kapalı olduğu için eleştiriyorsunuz. Güçlü ve kendi ayakları üzerinde duran, karakteri ile var olan, kadınları istemiyorsunuz çünkü, korkuyorsunuz. O kadar tutarsız tutumlarınız var ki kadın olarak bizleri artık belli kalıplara koymaya çalışmanızdan bıktık.
Ben cesaretimi direnen tüm cesur kadınların cüreti ile kuşattım. Unutmayın her kadının mutlaka anlatılmaya değer bir hikâyesi vardır.
Ben bu ödülü yüz yıllardır sesini ve ismini duyuramamış toplum içinde yer edinememiş, dayatmalara ve ötekileştirilmelere maruz kalan tüm
Oblomov sinirimi aşırı bozduğu için inceleme yapmayacağım. Bilmiyorum belki de yaparım.
Güncelleme: yaptım aşağıdaki bağlantıya basıp okuyabilirsiniz 😁
#228848241
En azından “onun gibi olmamak”fikri bana baya motivasyon oldu bir şeyi ertelediğim zaman direkt aklıma o geliyor ya “şimdi ya hiçbir zaman diyip” ştoltz olma yolunda ilerliyorum 😄
Önereceğim ilk üç kitap arasına girer. Anlam içinde anlam barındıran bir kitap. Aklın yolu bir dedirtip, inceliğine rağmen her yaşta başka bir şeyler kazandırıyor. Aslında boynumuzda uçan atkımız ve bize ait minik bir gezegenimizle hepimizin hikayesi bir küçük prens olarak başlıyor.
Kolektif yaşamın pahalı bir bedeli olan hayal gücümüzün