"Aslında baktığı her yerde iki farklı tip insan görebiliyordu: Mutlu, gülen, bağıran üniformalı askerler ve çizgili pijamaları içinde mutsuz, ağlayan, bir çoğu sanki uyuyormuş gibi boşluğu bakan insanlar..."
Sanki bambaşka bir şehir gibiydi. İnsanlar onun yaşadığı evle yan yana yaşayıp beraber çalışıyorlardı. Gerçekten bu kadar farklı mıydılar? Kamptaki bütün insanlar aynı kıyafetleri giyiyorlardı: O çizgili pijamaları giyip yine çizgili kumaştan takkeleri takıyorlardı. Anne, Gretel ve kendisi dışında evinde dolaşan bütün insanlar, değişik kalitede üniformalar giyiyorlar; madalyalar, kasketler ve şapkalar, parlak kırmızılı-siyahlı kol bantları takıyorlar; silah taşıyorlar ve her zaman felaket derecede acımasız görünüyorlardı. Sanki tüm bunlar çok önemliymiş ve kimse tersini düşünmemeliymiş gibi.
Tam olarak fark neydi? Kendi kendine düşündü: Hangi insanların çizgili pijama, hangilerinin üniforma giyeceğine kim karar vermişti?
"Düşünme lüksüne sahip değiliz," dedi anne, evlendiklerinde büyükanne ve büyükbabanın verdiği 64 bardaklık setin bulunduğu kutuyu açarken. "Bazı insanlar bizim için bütün kararları veriyorlar."