Duygular yalnızlığı severdi. Sıkıntı ne kadar paylaşılmak istense de, ancak insanın kendi içinde Her duygunun huzursuzluğu kendi halinde dinginliği bulunca giderdi. Hepsinin kişiye söyleyecekleri vardı. Duygular dile gelemediği zaman huzursuz ederdi. Duygunun sesinin işitilmesi, söylemek istediklerinin anlaşılması için içe dönük bir ruhun yalnızlığı gerekirdi.
Yalnızlık duyguların kelamıydı.
Yalnızlıkta dili çözülürdü hislerin. Onları iyi dinlemek gerekti. İşitilmedikleri zaman insanı huzursuz ederlerdi. Neydi bunlar? Ne hassas şeylerdi. Ne kırılgandılar, ne de çok söyleyecekleri vardı bize. Her hissimiz, Rabbimizden bize uzanan, O'nunla konuşma yollarımızdı. O'ndan gelenin kelamı da elbet sınırsız olurdu.
Biz dost olalım diyoruz, dosta hep sıkıntı vermeyi düşünerek. Dost bizim sıkıntımızı çeksin diyoruz. Dostun mihnetini istemiyoruz. Oysa dostun mihnetini çektiğimiz kadar dostuz.
Gerçek dostluk araya hiçbir dostu koymamaktır. Gerçek dostluk, dost ne yaparsa yapsın hakkında su-i zanda bulunmamaktır. Gerçek dostluk, dostun sırrını hiç bir dostla paylaşmamaktır...