"Hayat Kısa Kuşlar Uçuyor" diyor Cemal Süreya, Aziz Mahmud Hüdayi'nin kapısını dört yüz sene sonra tekrar çalarak. Ne demişti Hüdayi: "Günler gelip geçmekteler / Kuşlar gibi uçmaktalar." Kuşlar uçuyor, fakat hangi kuşlar!
Şairin "Kehanet 1985" adlı kısa şiiri cevaplasın sorumuzu: "Lokman şair senin hayatın / Yedi kırlangıcın hayatı kadar / Altısını ardı ardına yaşadın / Bir kırlangıcın daha var!"
Kırlangıçtan söz ediyor şair. Ömür birimi yapıyor onu. Yedi kırlangıç ömrü yaşayacağını düşünüyor. Bir kırlangıç ömrü dokuz yıl hesabına göre. 1985 yılında altı kırlangıç ömrü yaşadığını geride bir kırlangıç ömrü kaldığını varsayıyor. Bu matematiğe göre dokuz yıl daha yaşayacaktır şair. Heyhat!
Bir gün sekiz yıl yaşadığını öğreniyor kırlangıçların ansiklopediden. Önce üzülüyor. Sonra sekiz sene hesabıyla bir sene önce ölmem lazımdı, ölmedimse, kırlangıç hesabından da, kurtuldum, diye teselli ediyor kendini.
Fakat şairlerin ömür hesapları tutmuyor. "Otuz Beş Yaş"ı yolun yarısı olarak gören Cahit Sıtkı Tarancı da yanılmıştı tahmininde. 9 Ocak 1990 sabahı bir göçmen kuş olduğunu hatırlıyor kırlangıç ve göçüyor Cemal Süreya dünyadan.
Kim umar senden vefâyı,
Yalan dünyâ değil misin?Muhammed-ül-Mustafâyı,
Alan dünyâ değil misin?
Yürü hey vefâsız yürü,
Sensin hod bir köhne karı,
Nice yüzbin erden geri,
Kalan dünyâ değil misin?
Zira akl-ı maaşın yani sadece dünya hayatını düşünen, ölüm sonrası sonsuz hayatı önemsemeyen aklın sefil hal ve durumuyla, her şeyi kavrayan akıl ve ölüm sonrasını düşünen aklın şan ve olgunluk dereceleri anlaşılsın.
Tevfik Allah'tandır.
Akl-ı maaş; hayvanî güçlerde hâkimdir. Onun şuuru olmadan diğer kuvvelere (organlara) hüküm yoktur. Tedbirin yuları ve bağı akl-ı maaşın onayına bağlıdır.
Nefse ait mezmun sıfatlar cüzi akıldandır.
Onun icraat makamının merkezi ise binlerce tecrübeyle sabittir ki, sadr yani göğüstür.
Öncelikle bu yönde nefsin karanlığı ve kederleri galiptir.
Ve yedi tavr üzerinedir.
Evvelkinde VEHM (kuruntu, yersiz korku), ikincide ZAN (şüphe), üçüncüde ŞEK (zan), dördüncüde HAYAL (zihinde tasarlayıp canlandırma) beşincide TAHMİN (aşağı yukarı fikir zuhûru), altıncıda HATIR-I NEF- SANÎ (nefse ait düşünceler) ve yedincide HACİS-İ ŞEY- TANİ (gam, keder, sıkıntı) meydana gelir. Bu hallerde, belli uzuvların her birini bir hayale düşürür. Düşürür de bu yüzden vücudun ahenk ve dengesi şaşırır.
Ta ki şerler ve şerliler ve günah işleme unsurları ve ruhanî kuvvelere sirayet eyleyip, kalb elçisinin getirdiği Hüda hevaya dönüşür. Kuvveler arasında fitne vuku bulur.
Şirk işaretleri ortaya çıkar. Büyük ihtilal meydana
gelir.
Vücut yapısını harab eder. İşte ufuklar âleminde, zahir dünyamızda meşhur olan haller de aynen öyledir. Zira; "Zahir batının ünvanıdır." denilmiştir.
-İyi düşün, doğru anla.
Kahr u lütfun illeti manide vahiddir.
Veli bilmedi şeytan bu tevhidi ahaddan düştü
Bundan şu mâna apaçık ortaya çıkar.
Şeytan maddesi olan nar u heva ile Adem'in yaratılış mayası olan toprak ve suyun aslı emr-i vahitdir. Tek şeydir.
Şeytan bu manadan gafil iken, kendisinin ateşten Adem'in de topraktan olmasını esas alarak ateşin