Tolstoy kendi sanat tanımında, bir eserin sahip olduğu üç özellik sayesinde edebi olduğunu söyler. Bunlar; anlatım uyumu ve estetiği, hayatın bir yanının gösterilmesi (yeni bir içerik) ve içtenlik. İlk iki özelliğin eğitimle kazanılıp geliştirilebileceğine olan inancını dile getirir Tolstoy. Ancak sonuncu madde, yani içtenlik ve samimiyet; sanatın gücünü ve etkisini yaratan özelliktir. Sarsıcıdır ve okura duyguları aktaran, bunları onun da yaşamasını sağlayan etkendir, ÖĞRETİLEMEZ...
Yazmak, bir tutkudur; içinize yaptığınız gizemli bir yolculuk, hayal dünyanıza açılan kapıdan içeri atılan bir adımdır. Kağıt, kalem ve yalnızlıktan başka hiçbir şeye ihtiyaç duymaz. Keyiflidir, üretkendir.
Reklam
Le Guin'in dediği gibi: "Yetişkin bir insan ölü bir çocuk değil, yaşamayı başarmış bir çocuktur."
Ama kontrol edilmeyen her şeyin yoldan çıkacağını düşünen yetişkin zihni özgür hayal gücünü de kısıtlamaya kalkar: Fantezi okumasın, çizgi roman okumasın, onların seçtiğini okusun!
(...) Artık sadece gençler ve çocuklar değil, yetişkinler de bu türü tercih ediyorlardı. Sadece bir masal dünyasına geçmek değildi bu, gerçekleri bir masalın içinden duymaktı, tıpkı çocukluğumuzda masalların kulağımıza fısıldadıkları gibi. Tek bir farkla artık ortam pembe değil siyah, insanlar siyah ve beyaz değil griydi.
(...) Masallar güvenlidir çünkü hep kahraman kazanır, iyilik kötülüğü yener. Bir çocuğun ihtiyaç duyduğu sondur bu. Mutlu sonları kim sevmez ki? Ancak büyüdükçe işler değişir, olmayacak işlere masal demeye başlarız. Tatlı yalanların bir başka adıdır bizim için peri masalı! Ne değişmiştir?
Reklam
91 öğeden 51 ile 60 arasındakiler gösteriliyor.