5 Temmuz 2013 Cuma
Akşam
...
Işıl ışıl bir güneş, bulutsuz gökyüzü ve oynayacak kimse,
yapacak hiçbir şey yok. Bu şekilde yaşamak –şu an yaşadığım gibi–
böylesine alabildiğine aydınlık ve gölgeden neredeyse yoksun,
herkesin kendini sokaklara atıp alçakça ve insanı sinir edercesine
mutlu olduğu yaz günlerinde daha zordu. Bu çok yorucuydu ve onlara
katılmadığınız takdirde kendinizi kötü hissettiriyordu.
Önümde koca bir hafta sonu, doldurulacak kırk sekiz boş saat vardı.
Kutuyu yeniden ağzıma götürdüm ama tek bir damla bile kalmamıştı.
Özlem denen şey berbat bir şey. Birinin hayatından çıkmasını kabullendiğini sanırsın, yeterince acı çektiğini ve artık bittiğini sanırsın, ama sonra bom! Ufacık bir şeyde, o kişiyi yeniden kaybetmiş gibi hissedersin.
Özlem denen şey berbat bir şey. Birinin hayatından çıkmasını kabullendiğini sanırsın, yeterince acı çektiğini ve artık bittiğini sanırsın, ama sonra bom! Ufacık bir şeyde, o kişiyi yeniden kaybetmiş gibi hissedersin.
Ama iyi meleklerim yeniden kaybolmuş, içki ve içtiğimde dönüştüğüm insan tarafından bozguna uğratılmışlardı. Sarhoş Rachel sonuçları görmüyor, ya aşırı derecede açık sözlü ve iyimser, ya da nefret dolu oluyordu. Geçmişi ve geleceği yoktu. Sadece ânı yaşıyordu. Sarhoş Rachel -bir hikayenin parçası olmak isteyen, Scott'ı onunla konuşmaya ikna etmenin yollarını arayan Rachel- yalan söylemişti. Ben yalan söylemiştim.