Hepimizin inandığı korkular Dostoyevsky'nin, Albee'nin ve MacDonald'ın kitaplarındaki gibidir: nefret, yabancılaşma, sevgisiz bir hayat sürüp yaşlanma, gençlere özgü titrek bacaklarla düşmancıl bir dünyaya atılma. Gerçek günlük hayatımızda genelde komedi ve trajedi maskelerine benzeriz; dışımızda gülümser, içimizde ağlarız. İçeride belki de bir transformatör vardır; bu iki maskeden çıkan kablolar burada birleşirler. İşte korku hikayesinin dokunduğu yer burasıdır.