“Sanki zaman fikri vücudunun içindeydi, her hücresindeydi ve zaman çok eskiden birisinin söylediği gibi bir okyanus değildi, yanan ve asla sönmeyecek olan milyonlarca minik fitildi.”
Parası olanlar para veriyordu.Birçok kadın mücevherlerini verdi.Elleri dar olanlar ve yoksullar da bu heyecan verici hareketin dışında kalmadılar.Kimi çeyizini armağan etti,kimi kefen parasını bağışladı,kimi dilenip verdi.Öğrenciler yayan yürüdüler,yavan ekmek yediler,küçücük harçlıklarını bu büyük özveriye kattılar.Tarihin yazık ki adını kaydetmediği kimsesiz, yoksul bir kadın da unutulmayacak bir kahramanlık yaptı.Beyoğlu berberlerinin peruka (takma saç) yapmak için parasıyla saç aradıklarını duymuştu. Müslüman Türklerde kadınlar genellikle saçlarını kesmez,kesenlere iyi gözle bakılmazdı.Ama uzun saçından başka varlığı yoktu.Cepheden gelen yaralıları, iniltileri kesilmeyen göçmenleri, caddelerden yenilginin utancı içinde başları eğik geçen namuslu subayları düşündü. Günahsa günaha girmeyi, ayıplanmayı,hor görülmeyi,çirkin olmayı göze aldı,o kadar sevdiği saçlarını ağlaya ağlaya dibinden kesti.Rum berbere sattı, aldığı üç kuruşu koşa
koşa Donanma Cemiyeti'ne yetiştirdi.
Olay duyulup yayıldı.Birçok kimsesiz kadın, yoksul kız da saçlarını satıp aldıkları parayı Donanma Cemiyeti'ne helal ettiler.Halk yüzlerce yıllık durgunlugu üzerinden atmıştı.Bir milli heyecanı paylaşıyordu.Hiçlikten birey olmaya yükseliyorlardı.Sultan Osman ve Reşadiye adı verilen savaş gemileri sipariş edildi.