Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
ne zaman aşk ya da ölüm konusunda ola­ğan şeyleri olağan yerlerinde hissetmeye kalkışsam, o sinir bozucu yaratık, beni asıl önemli nokta biraz ilerideyıniş gi­bi birden kapıp çekiyordu.
Sayfa 102 - İletişim Kitapevi
"...Önemli olan tek şey yazmak istediklerinizi yazmanızdır; etkisinin asırlar boyunca mı yoksa sadece birkaç saat mi süreceğini kimse bilemez... ...Bu yüzden ne kadar yüzeysel ya da derin olursa olsun, hiçbir konudan çekinmeden, her türlü kitabı yazmanızı rica ediyorum..."
Reklam
"..Yazı yazan herhangi birinin cinsiyetini düşünmesi tehlikelidir. Sadece erkek ya da kadın olmak ölümcüldür; erkeksi-kadın veya kadınsı-erkek olmak gerekir. Bir kadın için herhangi bir sıkıntıyı geçiştirmek, haklı bile olsa adalet istemek, herhangi bir şekilde kadın olmanın bilinciyle konuşmak ölümcül sonuçlar doğurur. Ve “ölümcül” sıfatı burada mecazi anlam taşımaz çünkü bu bilinçli önyargıyla yazılmış herhangi bir metin ölüme mahkumdur.."
"..Ve bir kitap telkin gücünden yoksun olunca, zihnin dışına ne kadar sertçe çarparsa çarpsın, içine nüfuz edemez.."
Shakespeare 'dir . Net .
Eğer göz kamaştırıcı, engelsiz bir zihin varsa, diye düşündüm, yeniden kitap rafına dönerek, o da Shakespeare’in zihnidir.
On dokuzuncu yüzyılda bile, dedim, sanatçı olmak isteyen bir kadının kimseden destek görmediği belli. Tam tersine, hakir görülüyor, dayak yiyor, öğüt veriliyor, uyarılıyormuş. Buna karşı çıkmaya, itiraz etmeye duyduğu ihtiyaçla, aklı zorlanıyor, enerjisi tükeniyor olmalıydı. Çünkü burada yine, kadın hareketinde onca etkisi olmuş olan o çok ilginç ve karanlık erkek kompleksinin alanına giriyoruz; ‘kadın aşağıda olmalı’dan çok ‘erkek üstün olmalı’ diyen, erkeğin düşeceği tehlike minicik görünse de, tehlike yaratan kişi alçakgönüllü ve sadakatli olsa da sadece sanatın önünü değil siyasetin önünü de tıkayan, gözümüzü nereye çevirsek erkeği oraya yerleştiren, o derinlerdeki arzunun...
Reklam
‘Bir kadının varlığının temeli’ diyordu Mr. Greg, üzerine basa basa, ‘erkeklerden destek alması ve erkekler tarafından yönetilmesidir’–; erkeklerin görüşü öyle büyük yer kaplıyordu ki kadından entelektüel bir şey beklenemezdi. Babaları bu görüşleri yüksek sesle okumasa bile her kız bunu kendi kendine okuyabilirdi; on dokuzuncu yüzyılda bile bunları okuyunca kızların hevesi kırılır, işlerine yansırdı herhalde. Sürekli, şunu yapamazsın, bunu beceremezsin türünden iddialara göğüs germek, onlarla baş etmek zorunda olurlardı.
Dünya kadına, erkeklere dediği gibi ‘İstersen yaz, umurumda değil’, demiyordu. Dünya kaba kaba gülerek, ‘Yazmak mı?’ diyordu. ‘Yazman ne işe yarıyor?’
On altıncı yüzyılda büyük bir yetenekle doğan her kadın mutlaka delirirdi, kendini vururdu, ya da köyün dışındaki ıssız bir kulübede geçirirdi hayatının son günlerini, yarı cadı yarı büyücü sanılır, korkulur ve alay edilirdi. Yeteneğini şiirde kullanmayı denemiş olan üstün yetenekli bir kızın başkaları tarafından kösteklenip engellenince, acı çektirilince, kendi çelişkili dürtülerinin arasında kalınca ruh ve beden sağlığını mutlaka kaybedeceğine emin olmak için psikoloji konusunda uzman olmak gerekmez. Şiddet görmeden; akıldışı olabilir ama acılar çekmeden hiçbir kız Londra’ya gidip bir tiyatronun sahne kapısında duramaz ve aktör-yönetmenlerin karşısına çıkamazdı , çünkü iffet bazı toplumların bilinmeyen nedenlerle uydurduğu bir fetiş olsa bile bir kadının öyle olması istenirdi. O dönemde, hatta bugün bile, iffetin bir kadının hayatında dinsel bir rolü vardır, sinirlerle ve içgüdülerle öylesine sarılıp sarmalanmıştır ki onu kesip almak, gün ışığına çıkarmak büyük cesaret ister
Şu yaşlı beyefendiler insanı fazla düşünmekten nasıl da kurtarıyorlardı! Onlar yaklaşınca cehaletin sınırları nasıl da geriliyordu! Kediler cennete gitmez. Kadınlar Shakespeare’in oyunlarını yazamaz.
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.