Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
...bu yüzden tek bir sanat vardı, bir öğreti, tek bir giz yalnızca: Kendini düşmeye bırakmak, Tanrının istemine karşı durmamak, iyi olsun, kötü olsun, hiçbir şeye bir daha bırakmayacakmış gibi sarılmamak.
Birden anlamıştı korkunun ne olduğunu ve korkuyu ancak onu anlayan birinin alt edebileceğini. İnsanı korkutan binlerce şey vardı, acılar vardı insanı korkutan, yargıçlar vardı, insan kendi kalbinden korkuyor, uykudan korkuyor, uyanmaktan korkuyor, yalnız kalmaktan, soğuktan, çıldırmaktan, ölümden korkuyordu. Ve en çok ondan korkuyordu, en çok ölümden.
Reklam
Kızgın saatler itiş kakış ilerliyor, güneş hızlı bir tempoyla ateşten yarım dairesini dolanıyordu; onun peşinden yıldızlar gökyüzünde acele boy gösteriyor, yaşam yangınının alevleri hayli yukarılara çıkıyor, suskun ve açgözlü bir telaş dünyayı önüne katmış götürüyordu.
Gelgelelim içimizdeki şey, yaşama tek başına anlamını veren o gizli zemberek, içimizdeki şey, yalnız başına yaşayan, haz ve kederi yaşayabilen, mutluluğu arzulayabilen, mutluluğu yaşayabilen o şey bilinmezdi, hakkında hiçbir şey bilinmiyordu, hiçbir şey; hastalansa örneğin, şifa bulması olanaksızdı. Delice bir şey değil miydi bu?
Aldığını sanıyor ama verdiğini bilmiyor, yalnızlığından kaçıp bana sığınıyor ama benim yalnızlığımı hiç sezmiyor.
Sizden hep bir şey istenmesine alışmışsınız. Sizden, sizin kendinizin istemeyeceği, kendinizin seve seve yapmayacağı bir sey istiyor değilim. Sizi sevmemi umursamayabilirsiniz. Sevilmek bir mutluluk sayılmaz çünkü. Her insan kendi kendisini sever, yine de binlerce kişi yaşam boyu acılar içinde kıvranır. Hayır, sevilmek mutluluk değildir. Sevmeye gelince, işte budur mutluluk!
Reklam
Konuşmak her şeyi yanlış anlamanın, her şeyi bir sığlık ve boşluk içine sürüklemenin kesin yoludur.
Ne kadar yoğun biçimde düşünmeye çalıştıysa, o kadar sonuçsuz kaldı düşünmesi, anımsamalar ve açıklamalar yerine içinde yalnızca boşluklar buldu, aklına hiçbir şey gelmedi; öte yandan yine o kahredici korku, özellikle en önemli şeyi unuttuğu korkusu yakasına yapıştı. Tüm ceplerini ve valizlerini karıştırarak biletini arayan asabi bir yolcu gibi kendi içini altüst etti, arayıp taradı, belki şapkasındaydı aranan bilet ya da belki onu elinde tutuyordu. Ama neye yarardı bu belkiler?
Bir şeyi sevebilmek ‐ ne büyük kurtuluş!
Sezgi gücü, üzerindeki örtüyü silkip attı bir an, yitip gitmiş ben'i gözlerini açtı ve her şeyi bilen bir bakışla ona şöyle dedi: Tüm ateş püskürmeler, tüm kızgınlıklar, tüm aşağılamalar bir hatadan ve çocukluktan başka şey değildir; aşağılayan, hor gören zavallıya gerisingeri dönüp gelir hepsi.
1.000 öğeden 741 ile 750 arasındakiler gösteriliyor.