Bu akşam ilk olarak ağladım
Bekâr odamın penceresinde
Hani ev bark, hani çoluk çocuk?
Saadet bunun neresinde?
Kağıtlarımın arasında bu şiirin bundan sonraki bir şeklini daha buldum. Cahit'in bir şiir üzerinde nasıl çalıştığını biraz olsun göstermek için onu da Cahit'in affına güvenerek buraya aynen alıyorum:
Bu akşam ilk olarak ağladım
Bekâr odamın penceresinde
O sevgili, o hayaller nerde?
Hani ev bark, hani çoluk çocuk?
Böyle mi geçecekti hayatım
Allah'ın her gecesi uykusuzluk!
Saadet bu ömrün neresinde?
(...)
(işte son şekil) ebediyete namzet olarak kitaba girmiş şekil:
Bu akşam ilk olarak ağladım
Bekâr odamın penceresinde
Hani ev bark? Hani çoluk çocuk?
Ne geçti elime bu hayatın
Meyhanesinde, kerhanesinde?
Yatağım her gece böyle soğuk
Saadet bu ömrün neresinde?
Sayfa 112 - Can Yayınları - Cahit'in Şiirleri, Varlık, s315, Ekim 1946Kitabı okudu
Çok değil bundan on altı sene evvel bir mektep sırasında Cahit'le yan yana otururken, o zamanki yıldızlı geceler, sınıfın penceresinin içine çıkıp gökyüzünü seyreden, sarı yapraklı müsvedde defteri, ders notundan ziyade şiirle dolan, o kadar emel, heves, ümit içindeki Cahit'e, on altı sene sonra olacakları bir masal gibi anlatabilseydim, o zamanlar varılmaz bir yaş sandığımız şu, "Otuz beş yaşına geldiğinde Cahitçiğim," deseydim, "memlekette ilk şiir mükâfatını sen kazanacaksın. Bu mükâfatı kazanan şiirin adı "Otuz Beş Yaş" olacak çünkü o şiiri otuz beş yaşında yazacaksın. Bu şiir, daha nice güzel şiirlerini toplayacak bir kitabının adı da olacak. Bu kitabı da kim bastıracak biliyor musun? Yaşar! Bizim Yaşar Nabi canım!
Sayfa 110 - Can Yayınları - Cahit'in Şiirleri, Varlık, s315, Ekim 1946Kitabı okudu
Nasılsınız?.. Hangi söz daha akışlı bundan!
Suda sıyrılır gibi bir inci kabuğundan
Yalnız bir saniyecik bir dudak titremesi...
Ne tatlı, nasılsınız? (...)