Psikoanaliz 1885 ve 1939 yılları arasında Sigmund Freud (1856-1939) tarafından ortaya atılmış ve geliştirilmiştir.
Nevrotik hastalarla ilişkilerinden edindiği izlenim ve bilgilere dayanarak Freud bir tür tedavi yöntemi ve kişilik kuramı geliştirmeye çalışmıştır. “Psikoanaliz” sözcüğü esas olarak Freud'un tedavi yönte-mine verilen isim olmakla beraber, kuramına ilişkin olarak da kullanılmaktadır. Söz konusu tedavi serbest çağrışım'ı (free association) vurgular. Buna göre hasta özgürce aklına ne gelirse düşünür veya söyler. Psikoanalist, hastanın sorunlarının kaynaklarını çözümlemede ve anlamada bu serbest çağrışımları kullanır. Freud'un oldukça karmaşık olan kişilik kuramı, çoğu kez kişinin kendinin ve diğerlerinin de farkında olmadığı, bastırılmış güdülerin rolünü vurgular. Genellikle adlandırıldığı şekliyle bu bilinçaltı güdüler çeşitli şekillerde ortaya konur.
Erkek ve kadın deneklerin sıfatları seçerek yaptıkları kendilik değerlendirmelerinin sonuçları iki cins arasında, kendilik kavramları açısından, farklılıklar bulunduğunu göstermektedir.
Bkz:
DAHA ÇOK KADINLARA ÖZGÜ ÖZELLİKLER
Sosyal empati (başkalarının duygularını paylaşarak anlama)
Sosyal canayakınlılık
Sosyal özgecilik
Sosyal ahlaklılık
Sosyal dürüstlük
Kayıtsızlık
Fevrilik
Kişisel korku
Mutluluk
Örtük düşmanlık
Demokratik duygular
Evcimenlik duyguları
DAHA ÇOK ERKEKLERE ÖZGÜ ÖZELLİKLER
Sosyal sertlik
Sosyal adaletsizlik
Açık saldırganlık
Kişisel olgunluk
Tekniğe yönelik duygular
Sayfa 14 - Kaynak :Bennet ve Cohen, 1959 verilerine dayanmaktadır.Kitabı okuyacak
Önyargılar çoğunlukla ana-baba, öğretmen ve diğer önyargılı insanlardan öğrenilir. Bir kere öğrenildikten sonra, üstünlük duygusu, saldırgan duyguların ifadesi gibi gereksinimleri karşıladıkları için güç değişirler. Önyargıları besleyen bir diğer kaynak, önyargıların hedefi olan grupların olumsuz özelliklerinin seçici bir şekilde algılanmasıdır. Önyargılı kişiler ayırma yoluyla, bu tür yargıların hedefi olan grupların yeterli düzeyde eğitim görmelerini, yüksek ücretli işler bulmalarını, koşulları normal evlerde oturmalarını engelleyerek, önyargılarını doğrulayacak koşulları hazırlarlar. Ayırımın hedefi olan grupların, kendilerini baskı altında tutan gruptan nefret etmeleri, önyargının doğurduğu bir başka sonuçtur.
Çocuklar yetişkinler gibi düşünmezler. Bir başka deyişle çocuklar yetişkinlerden daha ilkel bir düşünme örüntüsü gösteren küçük yetişkinler değildir. Kendilerine özgü bir dünya görüşleri vardır. Duruma bu yönden bakmak çocuğun dünyasını anlamamız bakımından çok önemlidir. Aslında kendi yaşamlarını biz yetişkinlerden çok farklı bir şekilde örgütleyen bu küçük insanlarla aynı dünyada yaşadığımızı düşünmek ilgi çekicidir.
İnsanların yaklaşık yüzde 93'ü sağ ellerini kullanırlar. Geri kalan yüzde 7 ise ya iki elini de kullanır ya da solaktır. Vücudun bir tarafındaki kaslara giden sinirler hemen hemen tamamen beynin diğer yarıküresinden kaynaklanır. Bu nedenle sağ eli kullanmayı tercih etme, beynin sol yarıküresinin başat olduğu anlamına gelir. Bu tercih bebekliğin erken dönemlerinde gözlenir. Hayvanlarda ise açıkça görülmez.