Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Yalanlar üzerine yazılan masallar
•Kur'an'ı Kerim, "İçinizden Allah'a ve Ahiret Günü'ne kavuşmayı arzulayanlar ve Allah'ı çokça ananlar için şüphe yok ki, Resûlullah'ta güzel bir örnek vardır." buyurmaktadır. Allah Teâla, Sünnet'e ittiba etmeyi Cennet'e ulaşma ve rızasına nâil olma yolu olarak göstermektedir. Allah Rasûlü'nün de, (sallâllâhu aleyhi ve sellem) "Benim namaz kıldığımı gördüğünüz gibi siz de öyle namaz kılınız. " ve "Haccın menâsikini benden alınız." buyurması, Sahâbe'nin bizzat Sünnet'le amel ettiğinin delillerinden sadece iki misalidir. Sahâbe Allah Rasûlü'nün (sallâllâhu aleyhi ve sellem) Sünnet'ine derin bir alakayla ittiba etmiş, hadisleei muhafaza edebilmek için de uzun ve yorucu rıhleleler yapmıştır.
Sahabe neden sünnet'i koruma noktasında olağanüstü bir gayret içerisinde olmuş, her gittiği yerde Allah resulünden sav bahsetmiştir? Çünkü Kur'an-ı Kerim pek çok ayeti kerimede Allah resulüne sav ittiba etmeyi emretmektedir. Allahü Teala'nın korunmayacak bir sünnete ittiba etmeye çağırması sonra da hurafelerle amel edenlerden bunun hesabını sorması adalet-i ilahiye sığmaz. Hangi Müslüman Allahu Teâlâ'ya böyle bir isnatta bulunabilir ? Bu durumda Allah resulüne sav itaat etmeyi emreden her ayet sünnetin korunmuş olduğunu da ilan eder.
Sayfa 18 - Hüküm kitap yayınlarıKitabı okudu
Reklam
Farklı zaviyelerden Sünnet'e yöneltilen tenkitlerle Kur'an-ı Kerim'in Sünnet'le irtibatı koparılmakta, böylece herkesin Kur'an-ı Kerim'i arzusuna göre anlamasının yolu açılmaktadır.
Allah Teâlâ, Kur'an-ı Kerim'de daha çok ana esaslardan ve kaidelerden bahseder. Ara ara da cüzi meselelere girer. Kur'an-daha çok- usûl, Sünnet ise o usûl üzerine ibtina eden tebyîndir.
Çekrâlevinin iddia ettiği gibi Kur'an-ı Kerim, Sünnet'e muhtaç değilse, bu Ümmet beş vakit namazın ne olduğu ve nasıl kılınacağı noktasında hangi âyete müracaat edecekti? Her bir farz namaz kaç rekat olmalıdır? Namaz kılan ayakta, rukuda, secdede ne okuyacak... Koyunun, ineğin, devenin zekatı ne kadar olacak? Bütün bunların ayrıntısını Allah, Rasûlü'ne bıraktı. O da Ümmet'e beyan etti.
Kendi televizyonunda, "Ben Kur'an yeter dedim mi! Bu memlekette en kolay iş M. İslamoğlu'na iftira atmaktır." diyen bu zât ya milletin hafızasıyla alay ediyor ya da ne dediğini hatırlamayacak kadar yaşlandı. Diyanet'in, Sünnet-i Seniyye ile alakalı hutbesine karşı attığı şu tweetle, "Diyanet'in bugünkü hutbesini yazan zat, Tevhid dini İslâm'ı, Allah ile Peygamber'in ortaklaşa kurduğu limited şirket zannediyor. Kella!" diyerek mürit ve müntesiplerini hutbeyi protesto adına Cuma'ya gitmeyecek kadar tahrik eden, gelen tepkiler üzerine de sosyal medya hesaplarını bir müddet donduran İslamoğlu, "Ben Kur'an yeter dedim mi!" diyerek, kendiyle değilse kiminle alay ediyor?!
Reklam
Allah Azze ve Celle müminlere hem Kur'an'a, hem de Sünnet'e ittiba etmeyi emretti. Haramların bir kısmı âyetle, bir kısmı da hadisle sabit oldu. Kur'an-ı Kerim Allah Rasûlü'nün de helal ve haram kılma yetkisinin olduğunu bildirdi.
Kur'an-ı Kerim tarihin en kapsamlı kuşatmasıyla karşı karşıyadır. Akademyadan bir grup O'nun tarihsel olduğunu iddia ederek çağının kapandığını, bir başkası kıssaların bir kısmının masal olduğunu iddia ederek yegâne hakikat olma özelliğini yitirdiğini:; Tevrat'tan uyarlandığını söyleyen oryantalist Rudi Paret'e katıldığını ifade eden "pe-re-fe" ise ilahi değil, beşeri olduğunu iddia etmektedir. Bütün bunlara rağmen hâlâ büyük kalabalıkların bu kuşatmadan etkilenmemesi ise Sünnet ve Cemaat akidesine sahip ehl-i ilmin gayretli çalışmalarının bir sonucu değil, Kur'an-ı Kerim'in ilahi koruma altında olma hususiyetinin bir bereketidir.
Kur'an sistematiğine göre mucizeye inanmayan bir milletin hemen helak olacağını iddia eden İslamoğlu, bu iddiasının bir zuhûl olmadığını izah noktasında da ifadeyi farklı vurgularla bir kaç defa tekrar ediyor. Ne hazindir ki Sünnet'i reddeden Kur'ân Müslümanları'nın namaz kıldığı bir mescitte biri ayağa kalkıp da. "Bu dedikleriniz tamamen Kur'an-ı Kerime aykırıdır." deyip hazreti tövbeye davet etmiyor. Mevcut hâl de göstermektedir ki, İslamoğlu izleyicilerine Kur'an Müslümanlığı adı altında "İslamoğlu İslâmı"nı anlatıyormuş. Zira aksi olsaydı, Buhâri'ye, Müslim'e itiraz etmeyi dini bir vecibe gören zavallı dinleyiciler, bir defa Kur'an meali okuyanın bile rahatlıkla anlayabileceği bir hakikatin çiğnenmesi karşısında sessiz kalmaz, itiraz ederlerdi. Fakat öyle olmadı, mescitten kameralara aykırı bir söz yansımadı.
Mustafa İslamoğlu, konuşmalarında Şia'yı, "Ehl-i Beyt Mezhebi" olarak isimlendirmekte ve onları tadlil etmenin yanlış olduğunu iddia etmektedir. Kur'an-ı Kerim'in "ikinin ikincisi" olarak nitelediği Hz. Ebû Bekir ve Allah Rasûlü'nün, "Eğer benden sonra peygamber gelseydi Hattaboğlu Ömer olurdu." dediği Hz. Ömer'e hakaret eden; iffeti Kur'an'ın beyanıyla sabit olan Hz. Aişe'ye zina isnadında bulunan insanların oluşturduğu topluluğa "Ehl-i Beyt Mezhebi" demek, söylemlerinin Ehl-i Sünnet'ten daha muteber olduğunu iddia etmek anlamına gelir.
74 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.