O dakikaya dek tek kelime yazmamıştım; elde kalem, dizimde not defterim, aile boyu dedektiflik gösterisine dalmıştım çünkü. Şaşırtıcılığı ayrı, zevkliydi de. Hani, ne bileyim, ailece Borsa oynar gibiydik. Hoş, ne babam ne annemle, çocukluğumda demeye getiriyorum, böyle bir şey, Borsa veya Kızma Birader, vesaire oynamıştım. Ana, dedim, içimden elbet, yoksa çocukluğumdan kalma eksikliğin giderilmesi hazzına mı kapılıyordum? Hayır, sadece hoşuma gitmişti. Hani anlattıklarımdan babamın öyle çocuğuyla güreşecek tiplerden olmadığını, anneminse dur durak bilmeksizin ev hanımlığı ve annelikle iştigal ettiğini biliyorsunuz ya, aranızda filmlerdekilere özenip ‘Şu Vedat’ı yatırsam koltuğa, versem psikanalizi, insem çocukluğuna’ diyecek varsa önceden uyarayım: Bizimki çocuğun ev sahibi ilan edildiği ‘modern-demokrat’ ailelerden değildir ve vereceği olan, her şekilde vermeyi bilir. Yani, eksikli, en azından aile sevgisi ve şefkat anlamında eksikli bir çocukluk geçirmedim, merak ve telaş buyurmayın.