On yıllar boyunca, iktisadi büyümenin, kısmen üretim faktörlerindeki birikim ile makinelere ve beceri oluşumuna yapılan yatırımlarla bu faktörlerde sağlanan nitelik yükselmelerinden, kısmen de teknoloji ve örgütsel verimlilikteki ilerlemelerden kaynaklanan üretkenlik artışlarından meydana geldiğine inanıldı. Ne var ki, son yıllarda, iktisadi büyümenin yakın ve nihai nedenleri arasında faydalı bir ayrım yapılmaya başlandı.
Bunlardan yakın nedenler yukarıda da belirtildiği gibi faktör girdileri ve üretkenlikteki artışların yaptığı katkılara ilişkin iken, nihai nedenler girdiler ve üretkenlikteki büyüme hızını etkileyen toplumsal ve iktisadi çevrenin çeşitli yönleriyle ilgilidir.
Türkiye'de partiler, fikir ya da program partisi olmaktan çok, başkanlarının karakterine bürünmeye yatkındır. Bu yüzden CHP İnönü'nün, DP
Menderes'in, AP Demirel'in, İslamcı partiler de Erbakan'ın partisi olmuştur.
Şevket Pamuk'un kendi bölümünde yazdığı gibi, Türkiye gibi bir ülkenin
performansını mutlak terimlerle değil, benzer başka vakalara kıyasla ve
farklı kurumsal koşullar altında nasıl olurdu sorusu üzerine düşünerek
değerlendirmek daha aydınlatıcı olacaktır.
Türkiye'nin tam üyeliğine karşı çıkanlar, bu üyelikle Türk vatandaşları "emeğin ve sermayenin serbest dolaşımı" hakkını kazanacakları için, iş arayan milyonlarca Türk'ün AB ülkelerine göç edeceğini iddia etmektedirler.
Şurası açıktır ki, İstanbul nüfusunun 20. yüzyılın ikinci yarısında 1 milyondan neredeyse 10 milyona çıkması ancak "kaçak" yapılaşmanın yaygınlaşmasıyla mümkün oldu.