"Yaşam, doğası nedeniyle sürekli bir başarısızlıktır.Ama başarısız olmak, yolun sonuna gelmiş olmak demek değildir... Başarısızlık duygusu, yaşamın gerçeği olduğu için, kurtuluşu da içinde barındırır. Bu nedenle insanın düşünebildiği sürece başaramayacağına inanırım."
"Yaşam, doğası nedeniyle sürekli bir başarısızlıktır. Ama başarısız olmak, yolun sonuna gelmiş olmak demek değildir... Başarısızlık duygusu, yaşamın gerçeği olduğu için, kurtuluşu da içinde barındırır. Bu nedenle insanın düşünebildiği sürece başaramayacağına inanırım."
Reklam
Eğer ahlakın işlevi adil ilişkiler teşkil etmekten oluşuyorsa, o zaman suçun, itaatsizliğin ve cezanın etkisi değil, adalet duygusuyla doğrudan ve güncel bir boğuşma söz konusudur . Çocuğun ahlakını geliştirebilmesi için ilk etapta itaatsizliğin ve suçun sonuçlarını bilmesi gerekmez, aksine her gün karşılaştığı adalet sorunlariyla ilgili deneyim edinmesi gerekir .Bu açıdan bakıldığında otorite, çocuğun her gün karşı karşıya kaldığı birçok sosyal ilişkiden sadece biridir, birçoklarının düşündüğü gibi tüm sosyal-ahlaki ilkeleri edinmesi için gerekli bir çıkış noktası değildir .
"Beni ta derinden ayakta tutan nedir?" sorusuna götürür.Her şey hayal ettiğim gibi yürümese de, yaşamımda bana güven ve optimizm veren şey nedir? Beni taşıyan ve dünyadan kayıp gitmeyeceğim duygusunu bana veren iç ve dış temel nedir? Yaşamın görevleriyle ilgilenme gücünü ve canlılığını nerden alıyorum? Günün birinde problemlerin üstesinden yalnız başıma gelemediğimde hangi desteğe dayanabilirim? Yaptığım işteki hangi anlamı tanıyabilirim? Hayatımda ulaşmak istediğim şey ne ? Mutlu olmak için gerçekten neye ihtiyacım var ?
Eğer girdiğiniz bu macerada annenizin, mutsuzluğunuzda anne ve babanızın ya da kocanızın ya da şefinizin "suçlu" olduğuna inanmaya devam etmek istiyorsanız; kendinizin ise her zaman, her şeyi doğru yapan, ahlaki değerleri sağlam biri olduğunu düşünüyorsanız ve mutsuzluğunuzun değiştirilemez olduğuna inanıyorsanız, o zaman size acılarınızın içine gömülme çabanızda başarılar diliyorum.
Modern insan kendine olan tutkusunun girdabında hapsedildiğinden, dünyasına yabancı oluşunun ıstırabı içinde şu soruyu önemsemez: Nasıl kendimi bulabilirim? Aksine şu soru önemlidir : Dünyaya nasıl gelebilirim? Dünyaya duyulan bu sevgi, kendini sevmeyi de beraberinde getirir ve biri diğeri olmadan olmaz .
Reklam
Sağlıklı "Öz" ideal insanları övgü ve yergiden bağımsız yapar. Insana iç güvenlik, bilinç ve sakin bir özgüven sağlar .Aynı şekilde ideal "Öz" amaçların, zevk alma yeteneğinin peşinden gitmek, kendi olanaklarımızı yaşamımızda yaymak için motor vazifesi görür. Hayatında bir kez olsun kim şunu söylememiştir: " Gerçekten istemiş olsaydım, başarırdım."
Sağlam öz-değer bilincini muhafaza edebilmek yükümlülük, başarısızlık ya da hatalarda hayatın insafsızlığına karşı özün oldukça becerikli olmasını gerektirir: kendini sürekli düzeltme becerisi . "Kendine hakaret edilmesine izin vermek" bir yandan diğer insanların eleştiri ve düşmanlıklarına katlanma ya da geri püskürtme yeteneği ile, diğer yandan sansürcünün düşmanlığına karşı koyma yeteneğiyle ilgilidir. Ruh analizcilerinin "narsist Homöostase" dedikleri bu yetenek öz-düzelti için bir koşuldur.
Kendinizde değerli ve yetenek gördüğümüz pek çok şeye sansürcü, eleştirel bir merakla bakar ve çoğu kez palavra olarak görür.Bu nedenle birçok insan için, neyi iyi ve hatta diğer insanlardan daha iyi yaptığı şeyler üzerine değil de , zayıf ve eksik olduğu yönleri üzerine konuşmak daha kolaydır . Özellikle böyle durumlarda diğer insanların eleştirel görüşlerini özeleştirileriyle birleştirdiklerinde kendilerini suçlamaya başlarlar.
Nihayet kendisine ulaşmayı başarmış olan biri, kendisi için bir mutluluk kaynağı konumundadır.
48 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.