Hani çok su verince ölürmüş yα çicekler, Birisini de çok sevince bırαkıp gidiyormuş meğer.. CEMAL SÜREYA
Kısa bir eleştiri (Mina Urgan 'a ) Yazarımız eseri Bir Dinazorun Anıları'nda diyor ki : "Okuyamadıklarım arasında öyle önemli kitaplar var ki, gözüm arkada kalacak o hiç inanmadığım öteki dünyaya gidince." Başka bir sayfada :"Bir otomobilin altında kalıp hala öteki dünyayı boylamadığıma şaşırıyorum." Bu sözlere karşılık diyorum ki Sayın! Mina madem ki öteki tarafa inanmıyorsun nedir bu sendeki öbür tarafa gitme sevdası. Hem bir başka sayfada şöyle diyorsun:"Bu cennet gibi parkta, çiçekler arasında, en çok sevdiğim yemeği yerken..." Sayın! Mina mademki öbür tarafa inanmıyorsun peki cennet hangi taraf oluyor ! Neyse sözü kısa kesip diyorum ki ya inandığın gibi yaşa ya da yaşadığın gibi inan .
Reklam
Kahverengi dallardan pembe çiçekler açtığına göre, ümitsizliğe gerek yoktur...
Benzemez insan dostlarıma/ Ağaçlar gölgesini esirgemez/ Güneş köpeğimden daha sadık/ Dizlerime sıçrar ellerimi ısıtır/ Karşılık beklemeden/ Hele kuşlar/ Avcılara bile kin beslemezler.” Oktay Rıfat'ın “Gün Sonu Konuşması” şiiri böyle biter. Mahsusmahal için aklımda harfler, kâğıda, dünyaya, insana her baktığımda, bu dizeler sözden önce halkalandı
KALBİM UNUT BU ŞİİRİ Uğuldayan ve hep uğuldayan bir orman kadar üşüyorum şimdi yanlış rüzgârlar esiyor dallarımda yanlış ve zehirli çiçekler açıyor Kanımda kocaman gözleriyle bir çığlık Su ve ses kadar beklediğim
BEN EYLÜL SEN HAZİRAN Bir eylüldü başlayan içimde Ağaçlar dökmüştü yapraklarını Çimenler sararmıştı Rengi solmuştu tüm çiçeklerin Gökyüzünü kara bulutlar sarmıştı Katar gidiyordu kuşlar uzaklara
Reklam
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.