Asr-ı Saadet dönemine dair fazla okuma yaparsanız ve irdelerseniz
o dönemin dahi tam bir "şeriat" yönetimi olmadığı fikrine varırsınız.
Çünkü tek başına dini hükümlerle bir devleti ve toplumu yönetemezsiniz.Her sorunun cevabı kutsal kitaplar da yoktur.
İslam hadislerinde de buna dair pek çok örnek bulunur.
Misal, Hz.Ali'nin "Kuran'da cevabını bulamıyorsan,aklını kullan" tavsiyesi verdiği Vali örneği gibi...
Bir ülkeyi salt şeriat esaslarına dayanarak yönetmek fikri, akıl dışıdır
hemde İslam kültürü ve felsefesinde dahi akıl dışıdır!
Osmanlı da ve Selçuklular da uygulanan model bu nedenle Araplardan ayrı bir yer tutar! Bu nedenle de Türkler hala Araplardan daha ileri ve gelişmiş bir toplum yapısına sahiptir!
Şükrü Bulut
Tarikatlar, dinî cemaatler ve demokrasi...
Hassas veya netameli konular üzerinde konuşulurken, mutlaka ilmin doğru kabul ettiği esaslar üzerinden gidilmeli…
Magazin, moda fikirler, sloganlar ve tarafgirane yaklaşımlar, burada konuşana yalnızca sıkıntı getirir. Başta demokrasi olmak üzere; dinî cemaat ve tarikatın doğru tariflerini
"EBUBEKİR SİFİL'DEN MUAZZAM BİR TEBLİĞ!.."
MODERN İSLAM DÜŞÜNCESİNİN FİKRÎ VE TOPLUMSAL TAHRİBATI
"Dinin sekülerleştirilmesi" veya "dinî bir çözülme" olarak nitelendirilmesinin pek de yanlış olmayacağını düşündüğümüz Modern İslam Düşüncesi kendisini orijinal bir yaklaşım olarak takdim etse de, varlık sebebi ve en temel karakteri olan tepkisellik, onu sanıldığından daha
Farabi, el-Medinetü'l Fazıla (İdeal Devlet) kitabında İslam coğrafyasının bilim ve felsefenin merkezi halini almaya başladığı kendi dönemiyle ilgili "Felsefe ana vatanına geri döndü" der. Felsefeyi eski Yunan'ın Keldanilerden aldığının birçok eserde geçmesi, Sokrates'in eski Yunan çoktanrıcılığına karşın -bariz olarak anlaşılan-