Uçurumun kenarındayım Hızır
Ulu dilber kalesinin burcunda
Muhteşem belaya nazır
Topuklarım boşluğun avcunda
Derin yar adımı çağırır
Dikildim parmaklarımın ucunda
Bir gamzelik rüzgâr yetecek
Ha itti beni, ha itecek
Uçurumun kenarındayım Hızır
Civan hazır
Divan hazır
Ferman hazır
Kurban hazır
Yağmur Damlası
Sensizliğe el pençe divan durdu gönül
Bahtiyar oldu ağır ağır yürüdü ömür
Sığınaklar arasına sığındım
Sağanak yağmurlar altında ıslandım
Bir an bile ağlamadım
Kırılmadım gülüm
Bugün yıkık duvarlar arasında yürüyorum
Savaş sonrası şehir gibi yüreğim
Kaldırımlar yürüyen merdiven misali
Ben yürüdükçe onlar beni geriye
Hepimiz bir ağacın dalları değil miyiz ?
Hepimiz aynı yolun yolcuları değil miyiz ?
Ey insanoğlu ne diye kendi kusurlarını görmeyip de
Diger insanların iyisine kötüsüne bakıp durursun ?
Ne diyeyim? Allah, senin yardımcın olsun.
(Divan-ı Kebir,Gazel)
Barış der her bir yanın altın gümüş taş olsa
Dalkavuklar etrafında el pençe divan dursa
Sapa kulba kapağa itibar etme dostum
İçi boş tencerenin bu sofrada yeri yok
Para pula ihtişama aldanıp kanma dostum
İçi boş insanların bu dünyada yeri yok.
BARIŞ MANÇO