Degiştirmek için, önce değişmek gerekir.
Güzelliklerle dolu bir gün ve hafta olması dileği ile keyifli okumalar dilerim.
Dema dikevî bîra min
Dost û heval yara min
Êş dikeve serê min
Hêsir vanê çavê min
Tu ew qas birîndar bûyî, te ewqas êş kişand, ku te sozek da xwe. Dema tu difikirî ku tu carek din nehêlî tu kes bikeve jiyana te, rojekê kesek bi tesadufî xuya dibe û tu dê dikevî rewşek wisa ku bêhna te jê te girtin û dilê te wisa biheje. Hûn ê hemû êşên xwe yên berê bi carekê ji bîr dikin Mîna ku hûn nebin yên ku wan şevan digirîn, heta ku hûn wan sozên ku we ji xwe re dayî neyên bîra we, axê mirî di dilê we de ji nişka ve şîn dibe. karibin tê de bi cih dibin. Û çîrokek din di jiyana we de dest pê dike, ew kes nuha bala we dibe. Xwedayê ku deriyekî din ji we re vedike, em hêvî dikin ku dilê me bi mirovên dilpak re were.
..
Erdal dersim
Ben Ortaokuldayken bende dehb vardı liseye doğru bunu tam atlatmıştım ki hayatıma birisini dahil edip sırf strese ve depresyona girmeyeyim diye dehb yi bilinçli olarak nüksettirdim tabi bunların yanında hiç eksik olmayan ailevi dertleri de görmezden gelemem bunlar benim hayatımı korkunç bir şekilde karamsarlığa sürükleye şeylerdi şimdi 21 yaşındayım hem dehb hem de depresyon başlangıcım var ama bu sefer nasıl kazanacağımı biliyorum çunku tam 21 yıldır bununla iç içeyim artık karşı saldırı zamanı bende
“Tıraş bir adanmadır, saç bir değere bağlanmak için kesilir.”
Örneğin damat tıraşı, evlilik akdine riayet etmenin nişanıdır. Kişi bir aile kurduğu, eşine/helal kazanca/hanenin kutsallığına bağlandığı için tıraş olur.”
“Eskiden AHİ gelenekte mesleğe kabul edilen çırağın saçı kesilir, şad bağlanırdı. İşte o tıraş ‘bağlanma’ demektir.”
“İhramdan çıkmak için saç tıraşı olmak gerekir. İhramdan çıkma aşamasına geldiği halde tıraş olmadan elbise giyen kişi, ihram yasağı işlemiş olur. İşte bu tıraş ‘Ben kendimi Allah’ın emirlerine adadım.” demektir.
“Hz. Âdem cennetten düşünce Allah’a iltica etti, af diledi. Allah onun tevbesini kabul edince Hz. Cebrail’i gönderdi. Hz. Cebrail, Âdem’i tıraş etti ve ona cennetten lokma getirdi.”
“O halde berberlik Hz. Cebrail mesleği denilebilir.
Ki “Zaten ‘meslek’ kelimesi ‘sülûk’ demektir. Sen mesleğinle tekkedesin.” denilebilir.
ÇALIŞMAK
Bir iş ortaya çıkarmak için zihinsel ve bedensel gücü kullanarak gayret etmek, uğraşmak çalışmak diye isimlendirilir.
Güzel dinimiz, insanı arada denge olmak şartı ile her iki hayat için de çalışmaya teşvik etmiştir. Bizleri Rabbimize kulluğa yönlendirirken; diğer taraftan dünya hayatının nimetlerinden de faydalanmaktan alıkoymamıştır.
Allahü Teâlâ, dünya nimetlerini, bizler onlardan faydalanalım ve yeryüzünde çalışarak ihtiyacımız kadarını elde edelim diye yaratmıştır. Dünya nimetlerini elde etmek için çalışmak emredilmiş ancak asıl hedefin yine ahireti elde etmek olduğunu unutmamak gerektiği hatırlatılmıştır. Kısaca hedefimiz dünya için çalışmak değil; dünyada da ahiret için çalışmak olmalıdır. Aklıselim bir insan için bu, en geçerli gayedir.
Geçimini sağlamak için çalışıp helalinden kazanmak farzdır. Peygamber Efendimiz (s.a.v.), çalışmayı ve bununla kişinin ailesini geçindirmeyi; Allah yolunda cihat etmek veya gündüz oruç tutmak, geceleri de namaz kılmak ile denk tutmuştur.
Çalışmak ve emek sarf etmek, sadece kişisel veya ailevi ihtiyaçları gidermeye yönelik bir gayret değil; aynı zamanda toplumsal üretimi ve refahı artıran önemli bir unsurdur. İnsanlara fayda sağlayan herhangi bir işte çalışan kimse, aynı zamanda toplum için de çalışmaktadır.
Fakirlere yardım, yoksullara iyilik için yeterli miktardan fazla kazanmak dinimizin övdüğü, güzel gördüğü bir durumdur. Böyle bir kazanç, nafile ibadetten daha faziletlidir. Çünkü bunun topluma faydası olmaktadır.