İçimde kopan fırtınaları kelimelere döktüğüm zamanlar vardır. Bu yazıları kitaplarım gibi özenle korur ve saklarım. Bu sefer ki yazımı burada muhafaza etmek istedim, burada durmalı. Çünkü buranın görünmez olabildiğim bir yer olduğunu düşünüyorum. Yine görünmez olmak için neler vermezdim dediğim bir andayım. Kimse beni duymasın, görmesin, hissetmesin... Kendi hayal dünyamda kaybolmak istiyorum. binlerce güzel şey yaratabileceğim kendi dilimden konuşabileceğim, koyu renkli dumanlar ve birbirine sanki hiç özgürlüğüne kavuşmak istemiyormuşcasına dolanmış ayakkabı bağcıkları olmadan derin uzayımda kaybolmak istiyorum.. Orda her şey daha güzel, her şey tam da istediğim gibi.. Orada sevdiklerimi kimseyle paylaşmak zorunda değilim orada kaçmak zorunda değilim insanlar için çaba sarfetmem gerekmiyor. orda herkes olduğu gibi.. kimsenin güler yüzlü maskesi yok çünkü herkes zaten güler yüzlü. orada mevsim hep yaz, gökyüzü hep mavi.. Orada her yer portakal çiçeği kokar. Yeryüzü toprak yerine lavanta tarlalarına sarılmıştır benim uçsuz bucaksız okyanusumda. Hayallerim benim kumsalımdır,sığınağımdır,bana açılan en güzel kucaktır.. Ben yalnızken çok daha büyük bir dünyaya sahibim.. O yüzden en çok yalnızlığın kalabalığına karışmayı seviyorum.
Refik Amca'nın hüzünlü hikayesi... İhtisasımın sanırım ikinci senesi... Kanser polikliniğinin çömez asistanıyım, Üzeri kan, idrar, balgam vs lekeleriyle süslü buruşuk mavi takımımla geceleri nöbet tutuyorum, gündüz polikliniğin işlerinde koşturuyorum. İki günde bir de insani bir saatte çıkabilirsem eğer hastaneden eve gidip uyumaya çalışıyorum.
Reklam
Ellerim cebimde yürüyorum
Elim cebimde yürüyorum çünkü böyle yürümek hoşuma gidiyor. Babam aklıma geliyor elim cebimde yürürken, öyle yürüdüğüm için kızmıştı bana. Ne saçma demiştim, bu da kusur mudur? Fakat babam kızmıştı bana; anlamsız, çok anlamsız gelmişti, ben de içten içe ona kızmıştım. Yine elim cebimde adımlarımı sayarak yürüyorum. İnsanlardan oluşan sel üzerime
Edip Cansever - Kaçışına Uğrayan Çiçek Şurayı götürün dedim onlara Buraya da, burayı da Alın götürün dedim Çimenlerin tirşe buğusunun üstünden Tirşe buğunun düşlere değen üstünden Düşlerin ayçiçeği giysilerinin üstünden
Delilik Üzerine
“Ben deli değilim, benden başka herkes deli olduğu için beni deli zannediyorlar. İnsanın kendi olabileceği tek yer akıl hastanesidir sanırdım, yanılmışım. Delirmeye bile hakkınız yok burada. Tımarhane delirme hakkının kutsandığı mabed değil midir? Değilmiş! İnsan tımarhanede bile delirme hakkını elde edemiyorsa ölsün daha iyi. Ben size ve
Kemal Sunal
Emel Sayın anlatıyor; O zamanlar tığ gibi delikanlı, cepte para çok. Oyuncu bir de, Mavi Boncuk filmini çekiyoruz. Bir gün setten çıktık eve gidiyoruz. Ben Laleli’de oturuyorum. Kemal, benden önce çıktı. Herkes yevmiyesini almış, taksiyle giden gitti, kendi arabasıyla giden gitti. Ben baktım ki Kemal yürüyerek gidiyor; üç kilometre var gideceği yere. Her gün yürüyerek gidip geliyor. Merak ettim, nereye gidiyor bu adam böyle diye. Uzun süre yürüdü,sonra bir bankta bir adam yatıyordu. Kaldırdı adamı, bir şeyler konuştular, sonra cebinden para çıkarıp verdi. Şaşırmıştım. Sonra biraz daha ilerde bir lokantaya girdi, bir şey yemeden çıktı, oraya da para verdiğini görmüştüm… Bıraktım takibi, banktaki adama yaklaştım: ‘tanıyor musunuz o az önce size para veren adamı?’ dedim. ‘Adını bilmem, sormam da, her gün para verir bana..’ dedi.Teşekkür ettim. Az ilerideki lokantaya gittim: ‘Az önce gelen beyin borcu mu var size?’dedim. tanımadılar beni: ‘Kemal abi’nin mi, yok hayır bize her gün evsizler uğrar, yemek yediririz, o da sağ olsun, onların yemek masrafını öder…’ dedi.. Ertesi gün Kemal’in yanına gittim. ‘Sen ne güzel bir adamsın ya..’dedim, ne olduğunu anlayamadı, sarıldım ağladım.. ‘Ölme sen benden önce..’ dedim, ama dinletemedim… Alıntı
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.