İçimde bir dünya var, tıpkı Mardin'in gün batımında gökyüzüne yansıyan renk paleti gibi. Bazen rengarenk anılar parıldar, bazen de hüzün bulutları kaplar içimi. Sindirilmemiş güzellikler, yaşanmamış hayaller ve keşfedilmeyi bekleyen bir dünya gibi...
Cehaletin karanlığı da yok değil. Bilmediklerim ve anlamadıklarım gölge gibi uzanır bazen. Ama bu karanlık, öğrenme arzumun ışığıyla aydınlanır. Aşkın ateşi de yanar içimde, tıpkı Mardin evlerinin pencerelerinden sızan ılık ışık gibi. Bu aşk, insanlara, hayata ve tüm güzelliğe dair bir tutku. Bazen nafile ve ulaşılmaz görünse de, bu aşk beni ayakta tutan ve yaşama sevinci veren güçtür.
Mardin'in gün batımı gibi, içimdeki dünya da her an değişir ve dönüşür. Renkler solar, yenileri açar. Karanlık ve aydınlık, umut ve hüzün iç içe dans eder. Bu karmaşıklık ve değişkenliktir beni ben yapan. Bu yüzden kendimi keşfetme yolculuğuna çıkmaktan asla vazgeçmem.
Tıpkı Mardin'in sokaklarında kaybolup her köşede yeni bir güzellik keşfetmek gibi, ben de kendi içimde keşfedecek çok şey olduğuna inanıyorum. Bu keşif yolculuğu zor ve yorucu olabilir, ama her adımda öğreniyor ve büyüyorum. Biliyorum ki, bu yolculuğun sonunda kendimi daha iyi tanıyacak ve gerçek benliğime ulaşacağım.