Kürt Batıniliğinde Kutsal Metinler geldi. Tahminimden kalındı. Tuğla mübarek. Pahada da ağırdı. On beş yirmi dakika göz attım. "Yok, aradığım bu değil" diyerek, uygun bir üslupla getiren ahbaba geri verdim. "İade etmen zor olacaksa sağlık olsun, vereyim parasını" diye de ekledim. Sağ olsun, yok sıkıntı olmaz diyerek aldı.
Niçin iade ettim? Mehmet Bayrak'ın, dövletin gadrine uğradığını, cezaevinde işkence gördüğünü biliyordum. Ancak öfkesini kitaba böylesine zerk etmiş olabileceğini düşünmezdim. Selçuklular'dan cumhuriyete bâtınî cereyanlara, Alevîliğe, Kürtlüğe yönelik baskının, kovuşturmanın, zulmün altını kalın çizgilerle çizmiş. E ben Kürt Batınîliği'nin kutsal metinlerini okuyacaktım sözde?
Yâresanîyye, Kaka'îyye ararken neredeyse her sayfasından protestlik damlayan bir kitap bırakmış oldun elime sevgili Bayrak. Ölçü kaçmış, konuya odaklanmak mümkün değil. Oysa ne kıymetli bir tarih. Ehl-i Hakk'ların inançları, çoğunlukla İran ve Irak'ta ve az sayıda Anadolu'daki Kürtlerin etnik kimliğiyle eklemlenmiş büyük ölçüde. Elbette başka halklarda da gözlemlenen bir durum bu. Ancak en çok ilgimi çeken boyutu Anadolu Alevîliği ile kuvvetli bağları. Çok zengin bir kültür oluşmuş. Vahdet-i vücud'dan şamanizme, zerdüştîlikten yezidîliğe bir derya. Ne yalan söyleyeyim üzüldüm. Dövletin gadri ve tarihin yükü altında ezilen Bayrak'a da, kangrenleşen Türk-Kürt münasebetlerine de. İpi çözmek, turnikeyi yırtıp atmak dururken ampütasyon... Baştan sona ziyan.
Bunu sıradan bir insan söylemiyor. Söyleten insanda desin diye sürekli dilinde maskara yapıyor. Bunu sıradan bir insan söylese hayatında değil kitap gazete okumadığından da haliyle şüphe edilirdi. Öncelikle Şialık ve Alevilik zaten din değil. "Din" diyen de yok velev ki "dindir" diye herhangi bir kaynak bile yok. Aklını