Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.37.26
Kitabı ikinci okumam. İlk okumamin verimsiz bir okuma olduğunu anladığım için ikinci kez okumaya karar verdim. Özellikle yazarın okuduğum diğer iki eserinin bu kararı almamda etkili oldu.
*
Kitabın konusunu, namus cinayetine kurban giden Santiago'nun ölümüne gidişinin adım adım işlenmesi şeklinde özetleyebilirim. Vicario ailesinin kızı zengin
KIRMIZI PAZARTESİ..
Kırmızı Pazartesi , çoğunlukla isminden dolayı okumak istediğim bir kitaptı.Neden Kırmızı pazartesi?Incelemelerinde nedenini söylüyorlardır diye okumadım gerekte kalmadı kitabın ilk sayfasında nedeni varmış zaten; bir cinayet kitabı, pazartesi günü yaşanmış kanlı bir cinayet, bir namus cinayeti uğruna öldürülmüş bir adam...Yazar çocukluğunu geçirdiği kasabada geçen bir cinayeti anlatıyor, kısa sürede okunulacak akıcı bir kitap.
İnsanların umursamaz, davranış biçimini çok iyi özetlemiş.Yine de yazarın güzel bir üslubu kitabın akıcı olmasını sağlamış okunması gereken bir kitap.
Okumanızı tavsiye ederim, sayfa sayısı az bir kere de okunabilecek bir kitap.Iyi okumalar dilerim :)
Günümüzde olmayan eski Yogoslavya'da ikinci dünya savaşında o bölgede Türk azınlığın başından geçenleri anlatan eser. Ikinci dünya savaşı bütün hızı ile devam ederken, Yogoslavdaki etnik gruplar kendi bağımsızlığını bahane ederek yeni bir örgütlenme yapısı içinde çete savaşlarına başlamışlardır. Bu çete savaşları ülke çıkarlarını değil etnik çıkarları amaçlamaktadır. Bu çeteler bölgelerindeki etnik halka çok büyük kötülük yapmakta ve toplu katliamları yapmaktadır. O bölgedeki Türk halkı ile Sırpların arasında yaşananlar, Almanların, İtalyanların politikası, din adamlarının toplumun direniş ve örgütlemesi gibi konularında anlatıldı bir eser.
Kitapta Türk halkının yaşadığı zulmu ve bu zulme direnişini anlatan eser sadece bir halka yapılanlar olarak değil, savaş ortamındaki durumuda gözler önüne seriyor.
Bir 'namus cinayeti' öyküsü.. İşleyeneceğini herkesin önceden anlaması ve kimsenin engel olmaya çalışmaması.. Ve bu hikayenin gerçekte yaşanmış olması..
Kitabın sonunun başında anlatılması pek alışkın olmadığımız, daha çok polisiye romanlarda rastladığımız ve bana göre çok daha güzel olabilen bir durum. Yazar da bunu oldukça iyi kaleme almış.
Namus ve töre kavramlarının üzerinde durulması, kadının 'bakirelik' adı altında değerinin ölçülmesi insana lanet okutuyor.
"namus aşktır."
Yazarla da ilk defa tanıştım. Zorlayıcı bir anlatımı var ama yine de beğendim. Başka kitaplarını da okumayı düşünüyorum.
Herkesin okuması gereken bir roman diyemem belki ama bu hikayeyi okumanın zevk vereceğine emin olabilirsiniz.
İyi okumalar..
#145806496
#145792167
Kitabın adını çok duyduğum için okumak istemiştim bir oturuşta okunuyor yormayan kısa bir kitap.
Yazar, çocukluğunu geçirdiği kasabada yıllar önce gerçekleşen bir cinayeti konu alarak Santiago Nasar'ın ölümünü anlatmaktadır. Romanın ilk satırlarından itibaren Santiago Nasar'ın öldürüleceği bellidir. Ancak, Kırmızı Pazartesi yalnızca bir cinayetin arka planını değil, bir toplumun ortak davranış biçimlerinin de portresini çizmektedir.Kısa roman bir çırpıda okunabiliyor ama etkisi kesinlikle boyutundan çok fazla. İnsanı çok değişik duygulara sürüklerken aslında hep eleştirdiğimiz ama inadına da her yerde görmeye alışık olduğumuz, "başkalarının başına gelen acılara duyarsız kalma..." konusunun güzel bir örneği. Olayları ve insanları ön yargılarımızdan sıyrılarak değerlendirip, hayatımızı ona göre dizayn edebilirsek aslında dünyanın çok da yaşanmayacak bir yer olmadığını keşfedebiliriz mesajını derinlerden hissedebiliyorsunuz. Özellikle gerçek bir hikaye oldugundan dolayı etkisi altında kalmamak elde değil.Okuyacaklara keyifli okumalar diliyorum
Leyla Erbil,2002 yılında Nobel Edebiyat Ödülüne,Türkiye de aday gösterilen ilk kadın yazardır.Anlatım tekniği ve kurgu bakımından modern edebiyatın özgün sesi olmuş,varoluşculuk,psikanalizm ve feminizm gibi anlayışlar içerisinde,bireyin iç dünyasındaki derinliği ve kadın erkek ilişkilerini ele almıştır eserlerinde.
Türk edebiyatının 1950 kuşağı
Kapağında dediği gibi işleneceği önceden bilinen bir cinayetin öyküsü. Üstelik katil ya da katiller en başından beri belli. Buna rağmen sürükleyici. Biz burda cinayetin sebeplerini, işlenme sürecini ve kasabalıların neden durdurmadıklarını görüyoruz. Ah! O kasabalılar, katil kadar suçlu kasabalılar...
439 syf.
10/10 puan verdi
O kadar etkileyiciydi ki sanki içinde yaşıyorsun gibi. Okurken şimdi yaşasaydık bunları hangi komşum,hangi iyilikte bulunduğum insan o durumda bir olurdu ,iyiliğini gösterirdi, hangisi ayrışır düşman olurdu diye düşündüm. Bu sorunun cevabını öğrenmek zorunda kalmamayı diliyorum.Ister barış olsun ister savaş yine olan en çok kadınlara ve çocuklara oluyor.Ve yine tanık oluyoruz o günde bugün de yaşananları çarpıtan,yanlış gösteren akbabalar savaş sahnesinde en önde yerlerini alıyor.Biz Türkler en iyi dostumuzun yine kendimiz olduğunu unutmamalıyız.Dili akıcı ve betimlemelerden sıkılmadığım bir kitaptı. Birde yaşananlar gerçek olmasaydı dedim.
"Ben döneceğim. Birgün er geç döneceğim. Hemde bu kez bir daha yerimden kımıldamak üzere döneceğim.Türkiye de benim yurdum, burası da.Topraklarımın hepsini haydutların elinden geri alacağım."Şevvala Selmonoviç
(İnceleme ve özet) Roman gerçek bir hikâyeye dayanıyormuş. Gabriel bir gazeteci, romanda onun hikayesine tanık oluyoruz. Gabriel bazı olaylara tanık oluyor. Romanımız da onun geçmişine dönerek başlıyor. Gabriel'in ailesi, ona siyasi değişimlerin ve toplumsal çatışmaların daima bir tehdit oluşturduğunu öğretiyor. Babası, politikacı. Gabriel, bu düşüncelerle büyüyüp gazeteci oluyor. Bir gün Gabriel bir suikaste uğruyor. Bu olay, ülkede büyük bir kaosun başlamasına yol açıyor. Gabriel, suikastın ardından tüm olanları yakından takip etmeye başlıyor. Birçok ölümler yaşanıyor ve şehir tam bir savaş alanına dönüyor...
Kitap, Marquez’in çocukluğunda yaşadığı kasabada işlenen cinayeti ele alıyor. Orijinal adı İspanyolca Cronica de Una Muerte Anunciada (İlan edilmiş ölümünün kronolojiği)’dir.
Kitapta o kadar çok karakter vardı ki konsantre olmadan okunduğunda tüm karakterler birbirine karışabilir. Ben başlangıçta karakterlere odaklanmakta zorlandım. Kişilerin kim olduğunu anlamakta zorlandım ama biraz ilerleyince oturdu.
Kitapta her şey zaten ortada. Asıl üzerinde durulan konu farklı olduğu için kitabın en başında her şey zaten belirtiliyor. Bu sürükleyiciliği azaltır diye düşünülmesin. Kitap sürükleyiciliğinden hiçbir şey kaybetmemiş.
Her şey söylendiği için (arka kapakta da bahsediliyor) kitap nasıl ilerleyecek çok merak ediyordum. Sonuna geldiğimde hiç böyle bir şey beklemediğimi fark ettim.
Ben kitabı severek okudum. Okumak isteyen varsa öneririm. Umarım siz de okurken keyif alırsınız.