Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Aşksız âdem dünyâda belli bilin ki yoktur Her birisi bir nesneye sevgisi var âşıktır Çalab'ın dünyâsında yüz bin türlü sevgi var Kabûl et kend' özüne gör hangisi lâyıktır Biri Rahmân-ı rahîm biri Şeytân-ı racîm Onun yazığı müzdü sevgisne taalluktur Dünyâda Peygamber'in başına geldi bu aşk Tercemânı Cebrâil ma'şûkası Hâlık'tır Ömer ü Osman Ali Mustafâ yârenleri Bu dördünün ulusu Ebû-Bekr-i Sıddıyk'tır Âlem fahri Mustafâ mi'râca ağıcağız Çalap'tan dilediği ümmetine azıktır Yunus sana hakıykat budurur buyurduğu Gözünle gördüğü ne dönüp bakma yazıktır
Sayfa 342
Bîr
686. Sen, istersen yüz tâne elma, yüz tâne armut say; sıktın mı, yüz kalmaz, bir olur-gider.
Sayfa 86 - İnkılapKitabı okuyor
Reklam
Şöyle hayran eyle beni aşkın oduna yanayın Her nereye bakar isem gördüğüm seni sanayın
Gözüm seni görmek için elim sana ermek için Bugün canım yolda kodum yarın seni bulmak için
Ey gönlümün eğlencesi ayıt bana neyleyeyim Aşkından oldum âvâre derdim kime söyleyeyin
"İşitin ey yârenler aşk bir güneşe benzer Aşkı olmayan kişi misâli taşa benzer."
Reklam
Bilhassa Temür istilâsı, vatanına yayıldığı zamanlarda Nasreddin Hoca, eşi bulunmaz bir adam olduğunu ispat etmiştir. Korkunç cihangirin yanında vatandaşlarının bir koruyucusu olarak bulunabilmek için, Temür’ün sofrasına oturmak, sohbetine, katılmak, gibi tehlikeli bir şereften kaçınmamıştır. Hoca bâzan hüküdmarın bütün fantezlerine uyar, fakat onurunu kıracak sözlere ve hareketlere, korkmadan mukabele etmesini de bilir. Bir gün Temür, sofrasında Hoca’ya sorar; Hoca, seninle eşek arasında ne fark var? Hoca, aramızda iki üç arşınlık mesafe, ya var, ya yok cevabını verir.
Sayfa 19 - ÖnsözKitabı okudu
Birgün eşeği başka birine verdiğini şöyliyerek, bir komşuyu savmak üzere iken, hayvan ahırda anırmaya başlar. Bunun üzerine komşu, nasıl olur, eşek yok diyorsun, halbuki sesi duyuluyor deyince Hoca, benim gibi bir ak sakallı ihtiyarın sözüne inanmıyorsun da ahırdaki eşeğin sözüne inanıyorsun diye cevap verir.
Bu sonuca varınca artık Temür meselesini de çözdük demektir. Temür, büyük bir komutandır, hattâ bilgi erbâbını da korur. Onun, İslâm dînini yenileyen bir adam olduğunu söyliyen müdâheneci bilginler bile vardır. Fakat gerçek şu; Anadolu, çok çekmiştir Temür’den. Bu sâhibkıran’dan halk, gene Hoca’yla almıştır öcünü.
Sayfa 13 - ÖnsözKitabı okudu
Hoca’nın bir boğası varmış, yedi köyün ineğine yetermiş. Hükümet, bir numune çiftliği yapmış, bu boğayı satın almış. Gözleri sürmeli, gerdanı katmerli, tüyleri pırıl-pırıl bir inek arz etmişler boğaya, başını çevirmiş. Ondan güzelini bulmuşlar, koklamış, beğenmemiş. Günler günü bu, böyle gitmiş. Hoca’ya baş-vurmuşlar, ne oldu bu boğaya demişler, yedi köye yeterdi, bir döl alamadık-gitti. Gülmüş Hoca, elbette demiş, öyle olacak; hükümet memuru oldu, bugün git, yarın gel diyor. Bu fıkranın, XIII. yüzyılda yaşayan müreffeh bir bey, yahut bir köy imamı Hoca’ya aîd olmasma imkan mı var? Demek ki halk, yüzyıllar boyunca Hoca’yla sarmaş-dolaş yaşıyor. O, halkın muhayyilesinde; halk, icab edince öz nefsine bile onun nüktesiyle çatıyor, onun diliyle sözler ediyor. Bedri Rahmi Eyüboğlu’nun dediği gibi yakın zamanda bir gün Hoca, otobüse, dolmuşa da binecek, taksiye de binmek istiyecek mutlaka.
Sayfa 13 - ÖnsözKitabı okudu
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.