"Ne senin çıkardığın gürültü boyun eğmediğini gösteriyor ne de benim sessizliğim boyun eğdiğimi...Hurafelere inanan bir "uyanık" sadece mide bulandırır.
Örtük ve ortak bir biçimde benimsenmiş, tasarlanabilir, ama tasarlanmamış bir bilinç... Bir tür gizli anlaşma, örtük bir seziş... Belli belirsiz bir uyanıklık... Ne Descartes fahişeyi biraz anlayabilir ne de fahişe Kartezyen felsefeden bir şey... Descartes bir fahişe tanısaydı, erkenden bir Sartre olabilirdi. Bilinç ile beden arasında mutlak, sınırsız ve keskin bir yarılma... Kendine dışarıdan bakma; kendini nesneleştirme değil, kendini yalnızca nesne olarak görebilme kabiliyeti..
Şimdiye dek çok sayıda felsefi sistem ve neredeyse bütün inançlar, bedeni düşkün ve bayağı buldular, bel-altını ise en kirli bölgesi ilan ettiler, sonra bu “kirli olgudan” yüceler yücesi bir “değer” türettiler: namus.