Atilla nefsinde sonsuz imkanlar taşıyan bir gelecek adamıydı. Atilla tahrip etmek için değil, fakat başka, yepyeni bir bina vücuda getirmek için tahrip ederdi.
Fakat düşünülmüyordu ki bu asi reislerin arkasında koskoca bir millet vardı. Öyle bir millet ki, onun bağrında Roma düşmanlığı ve istiklali hürriyet aşkı yanıyordu.
Atilla’nın Başarmak istediği iş milletlerarası bir şeydi. O, buna muvaffak olmak için her türlü vasıtaları müracaata ve kısaca, yabancı kavimlerin milliye emellerini tahrik etmeye mecburdu.
Harp, Atilla’nın nazarında ikinci derecede bir iştir. Hun Kralı, maddi ve menfaat görmedikçe tehlike ve masrafın asgari bir halde olduğuna kanaat getirmedikçe harbe girişmezdi; tam vaktini beklerdi.