Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
450 syf.
6/10 puan verdi
·
37 günde okudu
Kitap, ilgi alanına girmeyenler için okunması zor bir kitap. Bazı bölümler akıp giderken bazı bölümlerde çakılıp kalabilirsiniz. Yazarımız bir dönem yaşadığı kendi çıkmazlarını tasavvuf ile aşmayı başardığı için bu kitapta Tasavvuf-Maneviyat konusunu işlemiş. Tasavvuf-Maneviyat konusu batılı psikologlar tarafından yeterince incelenmediği için özellikle üzerinde durmuş. İnanç kavramı Ortaçağ Katolik Kilisesinin Tevhit inancından kopmasıyla büyük değişikliğe uğrayarak maneviyatın bozulmasına, ilahi kavramlardan uzaklaşarak somut ve maddesel kavramlar oluşmasına sebep olmuştur. Ortaya çıkan batılı akımlarda akım liderleri dinlerle ve maneviyat gelenekleriyle temas etmesine rağmen İslam'dan ve tasavvuftan hiç bahsetmemişlerdir. Tasavvufta en büyük materyal nefs hakimiyeti, nefs sağlığı diyebiliriz. Öyle ki bir çok ruhsal sorunların kaynağında insanın nefsani arzularına ulaşamayışı yatar. Kitabımızda nefs mertebeleri, Esma-il Hüsna ile birlikte insan karakterlerini ve yansımalarını çok detaylı bir şekilde bulabilirsiniz. Dünya gözü ile görmek değil, kalp gözü ile görmenin ruhun ilacı olduğunu hepimizin idrak etmesi niyetiyle... Keyifli okumalar.
Dokuz Yüz Katlı İnsan
Dokuz Yüz Katlı İnsanMustafa Merter · Kaknüs Yayınları · 2007920 okunma
"İnsan kimi sevdiğine bir baksın!"
İnsanın kendi öz hakikatine doğru yaptığı yolculuk sırasında kurduğu ilişkiler çok önemlidir. Kimlerle beraber olduğumuz ve kimleri kendimize muhatap seçtiğimiz, yükselmemizi belirleyen en önemli unsurlardır. Ya alt katların karanlığında donup kalacağız ya da hakiki muhabbetin nuru ile buzları eritip bir üst kata çıkacağız.
Reklam
Sende senden başka bir "sen" gizli; ne olduğunu anlayan, gerçek varlığını görebilen kişiye kul olayım..
Sayfa 164 - Hz. Mevlana..Kitabı okudu
Çağımızın narsisti
Almaktan ötürü vermeyi unutmuş ve bu nedenle çatlayacak kadar sıkılan insan...
Enteresan bir film
Son senelerde gördüğüm en anlamlı filmlerden biri olan, What Dreams May Come (Rüyalar gerçek olsa) filminde Robin Williams, öldükten sonra cennete girer...
Anksiyete
İçinde bulunulan anın ihtişamını yaşayamayan, eşya ve insanın hakikatine nüfuz edemeyen insanı, geçmiş ve geleceğe sığınmanın dışında ne avutabilir ki?
Reklam
Aslında gül de, sevgili de birer vesiledir. Eğer hakikat meydana çıkmazsa vesilenin ne önemi kalır ki?
benlik, zamana ve mekana göre üstlendiğimiz rollerin bir bütünü olarak karşımıza çıkar ve benliğin merkezinde hâkim olan duygular; ümit, arzu ve düş kırıklığı olarak yaşanır. Peki, biz henüz bu rolleri üstlenmeden, benlik tasavvurlarımız ve alt kişiliklerimiz oluşmadan önce veya onları devre dışı bıraktığımızda kimiz ve dünyayı nasıl görürüz?
Insan ilişkileri (object relations), yavaş yavaş yapbozun parçalarını, yani benlik tasavvurlarını oluşturur. Parçaların her biri, hem deneyim yaşanan o insandan (anne veya baba) bir şeyler taşır hem de o ilişkinin çocuk üzerindeki etkisini (yani o ilişki çerçevesinde ben neyim duygusunu) ihtiva eder. Bu şekilde, benlik ve insan tasavvurlarından oluşan birimler, gruplar hâlinde organize olur, daha büyük sistemler alt kişilikleri oluşturur ve bu sürecin sonunda "ben kimliği" (ego identity) meydana çıkar.
H. Hartmann'ın kurucusu olduğu "ben psikolojisi" kuramına göre, "ben" diye tanımladığımız birim, hayatın ilk senelerinde, "benlik temsilleri" (self representations) vasıtasıyla oluşur. Hartmann, zihnin bebeklikteki bomboş halini "henüz değişimden geçmemiş ana yapı" (undifferentiated matrix) olarak tanımladıktan sonra, anne baba ilişkileri çerçevesinde çocuğun belleğinde ve zihninde küçük adacıkların oluşmaya başladığını fark etti.
1.000 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.